BU DÜNYADA SADECE SÖZDE DİNDAR EYYAMCILARI ALDATABİLİRSİNİZ..

AHİRETTE İSE MASKELERİNİZ DÜŞECEK VE O EYYAMCILAR SİZE LANET OKUYACAKLAR..

ERDOĞAN, “BEN AMERİKA’NIN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDEN BİRİLERİ OLURSA NE YAPARSAM….” DİYOR..

BUNU, KASIMPAŞALI AHMET KAPTAN’IN FUTBOL VE TİYATRO MERAKLISI OĞLU OLARAK SÖYLEMİYOR, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ (MİT VE TSK’SI DAHİL BÜTÜN KURUMLARIYLA) TEMSİL EDEN ADAM OLARAK SÖYLÜYOR.

MİT’İN DAHA YAKIN ZAMANLARA KADAR “AMERİKA’NIN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDEN BİRİLERİ” İÇİN NELER YAPTIĞINI BİLİYORUZ..

ABD TARAFINDAN HAKLI HAKSIZ DENİLMEDEN TERÖRİST DAMGASI VURULAN KİŞİLERİ TÜRKİYE’DE YAKALAYINCA DOOOĞRU CIA’İN İŞKENCEHANELERİNE GÖNDERDİLER.

GELELİM ESAD COŞAN HOCA’YA..

EFENDİM NEYMİŞ, ESAD EFENDİ’Yİ AVUSTRALYA’DA CIA ÖLDÜRMÜŞMÜŞ.. ÇÜNKÜ O FETÖ’CÜLERE KARŞIYMIŞ.

ESAD EFENDİ’Yİ CIA ÖLDÜRDÜYSE, “AMERİKA’NIN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDEN BİRİSİ” OLARAK GÖRÜLMÜŞ DEMEKTİR.

DİYELİM Kİ ESAD EFENDİ’Yİ “YERLİ VE MİLLİ FAİLİ MEÇHULCÜLER” DEĞİL, CIA ÖLDÜRDÜ VEYA ÖLDÜRTTÜ..

O ZAMAN ŞU SORUYA CEVAP VERMEK ZORUNDASINIZ:

AMERİKA’NIN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDEN BİRİLERİ SÖZ KONUSU OLUNCA ÜZERİNE DÜŞENİ İTİNAYLA YAPTIĞINI FERİH FAHUR SÖYLEYEBİLEN, EV ÖDEVİNİ HEP EKSİKSİZ YAPMIŞ OLMANIN HAZZIYLA ÜST PERDEDEN KONUŞAN SİZLER, EVET SİZLER, BU CİNAYETİN NERESİNDESİNİZ?

*

SENİN KİM OLDUĞUN, ORTAĞINDAN BELLİ!

 

Image

 

Abdülhakîm SAYGIN

 

PBS kanalının deneyimli televizyoncusu Charlie Rose’a konuşan Başbakan Erdoğan şöyle demiş: 

 

“Bizim model ortağımızdan beklentilerimiz var. (“Ne bekliyorsunuz?” sorusu üzerine) Bunları sınır dışı etmesini. Ben Amerika’nın kendi güvenliğini tehdit eden birileri olursa ne yaparsam, stratejik ortağımız da bizim ulusal güvenliğimizi ilgilendiren bir konuda onu yapmalı.”

 

Evet, birileri, Erdoğan’ı “dünya lideri, İslam âleminin yeni umudu, zalimlerin korkulu rüyası vs. vs.” olarak takdim edip duruyor. Hızını alamayan bazıları da “Son kale Türkiye” edebiyatı yapıyor..

Neyin son kalesiyse?..

Laikliğin mi, Kemalizm’in mi, neyin son kalesi, orası açık değil..

Evet, dünyadan habersiz dalkavuklar taifesi, “Aç tavuk kendisini darı anbarında sanırmış” hesabı masallar anlatıyor, sonra da anlattıkları masallara kendileri inanıyorlar..

İnanmayanlara da öfkeleniyorlar.. Çünkü hayal dünyaları yıkılmış oluyor..

*

Gerçekte Türkiye ne?.. Ve, Erdoğan kim?..

Bu soruların yalın cevabı, Erdoğan’ın PBS kanalına yaptığı açıklamada veriliyor.

Maalesef Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye, ABD’nin “model ortağı”..

Dahası, “stratejik ortağı”..

Bu ortaklık, öyle böyle, sıradan bir ortaklık değil..

Stratejik ortaklık, hem de “model”..

Masal anlatıp duran “dalkavuklar” taifesi, kendilerine şu soruyu sorsalar iyi olur: ABD’nin stratejik ortağından İslam âlemi için kurtarıcı çıkar mı?..

*

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.”

Sen ki, ABD’nin stratejik ortağısın, model ortağısın, bu halinle sen gerçekte nesin ve kimsin?.. Bir düşün..

Erdoğan, stratejik ortaklığın ne anlama geldiğini de çok iyi biliyor.

Diyor ki:

“Ben Amerika’nın kendi güvenliğini tehdit eden birileri olursa ne yaparsam, stratejik ortağımız da bizim ulusal güvenliğimizi ilgilendiren bir konuda onu yapmalı.”

Evet, Amerika’nın güvenliğini tehdit eden birileri olursa, “zalimlerin korkulu rüyası”, gerekeni yaparmış..

En büyük zalimin güvenliğini tehdit eden birileri olursa, onun stratejik ortağı olarak gerekeni yapan birine “zalimlerin korkulu rüyası” unvanının verilebildiğini görüp de kahrolmaması için insanın, acaba nasıl bir vicdansızlığa sahip olması lâzım gelir?

Bir de çıkıp, “Bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yok” diyebiliyorsun..

Allah’tan başkasından korkmuyor da, sadece Allah’tan korkuyorsan, bu ne biçim bir Allah korkusu ki, ABD’nin ulusal güvenliği için her şeyi yapmaya hazırsın..

Bu sendeki ne biçim Allah korkusu ki, ABD’nin ulusal güvenliği için her şeyi yapmaya hazırsın, fakat ülkendeki, derin odaklar ile hiç değilse dolaylı yoldan ya da zımnen işbirliği yapmaya razı olmayan insanların kendilerini kişisel güvenlik bakımından biraz olsun rahat hissedebilmeleri için hiçbir şey yapmıyorsun?

Hatta, tam aksini yapıyorsun?..

Bu mudur Allah korkusu, bu mudur?..

CIA’İN GÜLEN TEKLİFİ

 

Abdülhakîm SAYGIN

 

Başbakan Erdoğan’ın, içerde iktidarına yönelik muhalefeti her türlü yolu deneyerek susturmaya, hatta yok etmeye çalıştığı görülüyor.

Bu tür çabalar, kısa vadede etkili gibi görünse bile, uzun vadede amaca zarar verir. “Haddinden fazla şiddet, gayedeki hikmeti yok eder” ve, “Aşırılaşan her şey zıddına inkılab eder”.

Mesela Türkiye’de, Kürtler’e yönelik “yok sayma” politikası aşırılaştığı için zıddına dönme yoluna girmiştir. Ve bundan bir geriye dönüş de mümkün değildir. Şayet inkâr politikalarından vazgeçilmemiş olsaydı, şu anda Türkiye çok farklı bir noktada olabilirdi.

Kürt muhalefete, zamanında, kendi sesini duyurması ve taleplerini dile getirebilmesi için uygun kanallar açılabilmiş olsaydı, bir PKK terörü yaşanmayabilirdi. Bazıları, ancak terörist olmaları durumunda muhalefet yapma imkânına kavuşabildiklerini, ya da, Kürt kimliğini ancak terörist olmayı göze almaları durumunda açığa vurabildiklerini düşünmezlerdi.

Erdoğan, kendisine yönelik muhalif söylemleri bu şekilde susturmaya çalıştıkça, birtakım dış güçler tarafından “sokağın” kolayca harekete geçirilebileceğini, geçirilmeye çalışılacağını anlamalıdır.

Sokağın hareketlenmesine izin vermemelisiniz, fakat, Haşim Kılıç gibi isimlerin size “birazcık olsun” muhalefet etmeleri durumunda, tepkiniz, “Yüce Divan’da yargılayalım” ölçüsüzlüğü olmamalıdır.

Haşim Kılıç gibi biri, hoşunuza gitmeyen iki-üç cümle söyledi diye, ona karşı, Haçlı Seferleri’ni andırır biçimde, “birbiri peşi sıra gelen dalgalar halinde topyekün” saldırıya geçmemelisiniz.

Karşınızdaki insan, tek başına, yalnız biri.. Ve bugüne kadar size sayısız faydaları olmuş, sürekli destek vermiş..

Böyle bir insana bile, size yönelik en küçük bir eleştiri ya da muhalefetinde böyle “orantısız” savaş açıyorsanız, orantısız şiddet uyguluyorsanız, size kim güvenebilir?! Sizin insaflı, adil, ölçülü ve dengeli olduğunuzu kim söyleyebilir?!

*

Yazımızın başlığında dile getirdiğimiz “dış politika” konusuna gelirsek.. Erdoğan’ın, iç politikada uyguladığı strateji ve taktiklerin dış politikada da işlevsel olabileceğini düşündüğü anlaşılıyor..

Yanılıyor!..

İçerde, muhaliflerini şu veya bu şekilde “hizaya getirme” imkânlarına sahip olman, dış politikada da aynı şeyi rahatça yapabileceğini göstermez..

Tam aksine, işler sarpa sarar..

Dış politika arenasında seni eleştiren bir yabancıya hakaret etmen, ona sert karşılık vermen, gururunu okşayabilir, fakat bu bir “dış politika başarısı” değildir.

Tam aksine, başına yeni sorunlar açacak bir tedbirsizlik, bir ihtiyatsızlık yapmış olursun.

*

Cezayir’in 1800’lerin başında Fransa tarafından işgalini tetikleyen olay, bu ülkede Osmanlı’yı temsil eden yöneticinin, Fransız elçisini tokatlamış olmasıydı. Üç yıl sonra ülke işgal edildi. Cezayir’deki “angut”, Fransız elçisine iltifatlar yağdırıp, hediyeler sunup gönlünü alsa, sonra da “bildiğini yapmaya” devam etseydi, daha akıllıca bir şey yapmış olurdu.

Alman Cumhurbaşkanı gelip ülkende seni rahatsız edecek şeyler söylüyorsa, ve sen de “siyasetçi” olduğunu düşünüyorsan ve “ülke diplomasisi”nin dümenini elinde tutuyorsan, vereceğin cevap, yanındaki adama, “Ona ‘densiz’ diyerek hakaret et!” demek olmamalıdır.

“Alman Cumhurbaşkanı’nın sözlerini nezaketsizlik olarak değerlendiriyor, bizde derin hayalkırıklığına yol açtığını belirtmek istiyoruz” der geçersin.

Uluslararası ilişkilerde mütekabiliyet esastır, şayet o senin içişlerine yönelik değerlendirmeler yapıyorsa, sen de aynı şeyi gider Almanya’da aynı üslupla yaparsın. İtirazla karşılaştığın zaman da, bugünleri hatırlatırsın. Fakat tutup bir devlet başkanına senin bir bakanın “Densiz” derse, bu, ikili ilişkilerde, telafisi ve tamiri güç hasarlara yol açar.

Çünkü, sen nasıl “eleştirilmekten” bile rahatsız oluyorsan, o adamların da kendilerine göre bir “onur” anlayışı vardır; böylesi bir hakareti sineye çekmek istemezler.

Sineye çekmezler.

*

Türkiye’nin dış politikasının bir uçuruma doğru yuvarlandığını görmemek için, kör olmak gerekiyor. Bu gidişin sonu, işte buraya yazıyorum, felaket olacaktır.

Erdoğan, kafasını kullanmalı, etrafındaki “dalkavuklar”ın ölçüsüz meth ü senalarına aldanmamalıdır. (Böyle diyorum ama, siz bakmayın, lafın gelişi.. Tam aksine, bu kafayla gidecek ve sonunda sadece kendisini değil, ülkeyi de mahvedecektir.)

Evet, Erdoğan’ın dış politikasının ne menem bir şey olduğunu gösteren bir haberi bugün (1 Mayıs 2014) Yeni Şafak yazarlarından Abdülkadir Selvi vermiş bulunuyor. Şunları yazmış:

 

Taha Kıvanç, 4 Eylül 2012 tarihli Star Gazetesi‘ndeki köşesinde, bir ziyaretten söz ediyordu.

“CIA Başkanı David Petraeus İstanbul’dan rüzgâr gibi geçti. Niyeyse, CIA Başkanı’nın bu defaki gelişi olağanüstü sessiz gerçekleşti.”

… Bu süreci iyi koklayan isimlerden birisi de Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can’dı.

Eyüp Can’ın 6 Eylül tarihli yazısında, “CIA Başkanı bastırdı, İsrail özür dileyecek’” diyordu.

Bu kulisin doğruluğu, İsrail’in özür dilemesiyle ortaya çıktı.

… Ben de size haber vereyim istedim, bu görüşmenin sır gibi saklanan bir ayağı daha var. O boyutunu birkaç kaynaktan teyit etmeye çalıştığım için ancak bugün yazabiliyorum.

CIA Başkanı, bu ziyaretinde ısrarla Başbakan‘la görüşmek istiyor….

Görüşmenin ilk 20 dakikasında Petraeus, çok önemli bir şey söylemiyor….

Petraeus bu sinyali alıyor tam kalkmak üzereyken, ‘Aslında ben size çok önemli bir şey söyleyecektim’ diyor….

CIA Başkanı Petraeus, ‘Siz İsrail’in özrünü kabul edin, biz de sizin Cemaat’le ilişkilerinizi düzenleyelim‘ diye teklifte bulunuyor.

Başbakan, ‘Bu kadar mı içli dışlılar’ demekten kendini alamıyor ama CIA Başkanı’na olumlu ya da olumsuz hiçbir yanıt vermiyor.

Dikkat edin.

Tarih 2012 yılı Eylül ayı.

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/AbdulkadirSelvi/cia-baskaninin-gulen-teklifi/51578

 

Tarihe dikkat ettik; bir buçuk yıl öncesi..

İsrail özür diledi mi, diledi.. Türkiye bu özrü kabul etti mi, etti.. İsrail’le ilişkiler düzeltiliyor mu, düzeltiliyor.

Peki, neyin karşılığında özrü kabul ettiniz?..

Özrü kabul etmenizin karşılığında ne aldınız?..

Hiçbir şey..

Kocaman bir hiç..

Madem bir sürü kahramanlık türküleri söyleyip, artistik laflar edip, mangalda kül bırakmayıp ortalığı kül içinde bıraktıktan sonra tıpış tıpış tekrar İsrail’in dümen suyuna girecektiniz, neden karşılığında size teklif edilen şeyi kabul etmediniz?

*

Şu sıralarda Erdoğan’ın o eski Gazze aşkının bittiğini görüyoruz. İslam âleminin son umudu, Gazze’ye gidecekti, öyle diyordu, nedense lafını unuttu, unutturdu.

Onun yerine başka bir şey yapıyorlar şu sıralarda, perde arkasından İsrail’le tekrar “ikili iyi ilişkiler”in taşlarını döşüyorlar.

Muhtemelen, Mursi’ye karşı yapılan Sisi darbesinin “yan tesiri”.. Artçı şokları..
Benzer bir akıbete uğramamak için yapılan bir “manevra”..

Ancak, madem ki sonunda böyle pes edecektiniz, daha baştan CIA Başkanı’na “Tamam arkadaş, o halde Gülen’in Türkiye’de ikâmet etmesini sağlayın, buna izin verin” diyemez miydiniz?!

O sıralarda Gülen Türkiye’ye gelmiş olsaydı, “paralel devlet” diye bir sorununuz kalmayacaktı. Siz, CIA Başkanı’nından onu istemek yerine, Türkçe Olimpiyatları’na katılıp, “Türkiye’ye dön” çağrısı yaparak zannınızca “kurnazlık” yaptınız.

Bu, kurnazlık değil, sizin öngörüsüzlüğünüz, basiretsizliğiniz..

Gülen, CIA izin vermeden, Türkiye’ye dönebilir mi?!.. Sizin onu çağırmanız, dönmesi için yeterli olur mu?!..

Tilki, ağacın dalına konmuş olan kargaya, ağzındaki peynir düşsün diye, “Karga kardeş, hadi şu kadife sesinle bir şarkı söyle de dinleyelim” diyor. Tamam, karga belki söyleyecek de, arkasında ona, neyi yapabileceğini, neyi yapamayacağını söyleyen bir kartal var..

Bu kadarına bile kafanız çalışmıyorsa, sizden “dış politika”da ne beklenebilir ki?!..

Sizden ancak tüccar olur.. Ancak para kazanmayı, para yığmayı, para istiflemeyi, ayakkabı kutularında para saklamayı, para sıfırlamayı bilirsiniz.

Evet, sizin bildiğiniz tek şey para..

 

“BÜTÜN PARANOYALARIN ANASI” – 3

(PARANOYA TURPUNUN BÜYÜĞÜ NURETTİN COŞAN, ARSLAN BULUT İLE EMİN PAZARCI’NIN HEYBESİNDEN…)

ARSLAN BULUT ile ilgili görsel sonucu

BARNABAS EMİN PAZARCI ile ilgili görsel sonucu

BARNABAS EMİN PAZARCI ile ilgili görsel sonucu

 

PARANOYA TURPUNUN BÜYÜĞÜ HEYBEDEYKEN ONU ORTAYA ÇIKARIP SONRA DA HİÇBİR ŞEY YOKMUŞ GİBİ YOLUNUZA DEVAM EDİP BİZİMLE ALAY EDEMEZSİNİZ..

ESAD EFENDİ’NİN VEFATINDAN İKİ SENE SONRA “VARİS”İ YA DA MİRASYEDİSİ NURETTİN’E, BABASININ “MÜPHEM BİR ÇARPIŞMADA ŞEHİT” OLDUĞUNU SÖYLETMEYECEK, PARANOYAMIZI UYANDIRMAYACAKTINIZ..

YİNE AYNI SIRALARDA ARSLAN BULUT’A “TÜRK İSTİHBARAT KAYNAKLARI”, ESAD EFENDİ’NİN İNGİLİZ GİZLİ SERVİSİ TARAFINDAN KAZA SÜSÜ VERİLEREK ÖLDÜRÜLMÜŞ OLDUĞUNU YAZDIRMAYACAK, HEYBEDEKİ “PARANOYANIN BÜYÜĞÜNÜ” MANAV TEZGÂHINA KOYDURMAYACAKTI..

BUNUN ARDINDAN, ESKİ KÜLTÜR BAKANI NAMIK KEMAL ZEYBEK’İN AJANLIKLA SUÇLADIĞI (ŞİMDİLERİN MAKBUL YANDAŞ GAZETECİSİ) EMİN PAZARCI, İNGİLİZ GİZLİ SERVİSİ HİKÂYESİ TUTMADI DİYE ORTAYA “ESAD EFENDİ BARNABAS İNCİLİ’Nİ GÖRDÜ, ÖLDÜRÜLDÜ” MUAZZAM İSTİHBARAT KEŞFİNİ KOYARAK “PARANOYATİK REKOR” KIRMAYACAK, ERDOĞAN’IN “KUTSİYETPENAH (KUTSALLIĞINA SIĞINILAN) PAPA HAZRETLERİ”SİNİN BAŞINDA BULUNDUĞU YAPIYI GÖZÜMÜZE SOKMAYACAKTI..

*

GELELİM PARANOYAKÇA ORTADAN KAYBOLUP SAKLANAN S. G.’NİN DURUMUNA..

PARANOYAK S. G. İÇİN ÜÇ İHTİMAL VAR..

BİRİNCİSİ:

PARANOYAK S. G. FEDAKÂR, KENDİSİNİ ŞEYHİ ESAD EFENDİ’YE HİZMETE ADAMIŞ SAMİMİ BİR DERVİŞTİR.. S. G. İSMİ DE SAHTE DEĞİLDİR, GERÇEKTİR..

BU DURUMDA, ŞİMDİ PARANOYAKÇA SAKLANMASI, İSMİYLE ORTAYA ÇIKMAMASI, MAZİSİNİ (DOĞDUĞU BELDE, YAŞADIĞI YERLER VE KOMŞULARI, OKUDUĞU OKULLAR, ÇALIŞTIĞI YERLER) GİZLEMESİ ANLAMSIZ HALE GELİR..

İKİNCİ İHTİMAL:

S. G., CIA, MOSSAD YA DA İNGİLİZ GİZLİ SERVİSİNİN ADAMIDIR..

BÖYLE OLDUĞU VARSAYILIRSA, MİT’İN BU ŞAHSIN PEŞİNE HİÇ DÜŞMEMİŞ OLMASI, “TÜRK İSTİHBARAT KAYNAKLARI”NIN ARSLAN BULUT’A YAPTIĞI AÇIKLAMA ÇERÇEVESİNDE, MİT’İ İNGİLİZ GİZLİ SERVİSİ’NİN SUÇ ORTAĞI HALİNE GETİRİR..

ÜÇÜNCÜ İHTİMAL:

S. G.’NİN MİT’İN ADAMI OLMASIDIR.

*

HANGİSİ?

ARSLAN BULUT’U AYDINLATAN “TÜRK İSTİHBARAT KAYNAKLARI” PARANOYAKÇA SAKLANAN, İZİNİ KAYBETTİRMİŞ OLAN S. G.’NİN DURUMUNA DA AÇIKLIK GETİRMELİDİR.

ESAD EFENDİ’NİN BİZİM HİÇ FARK EDEMEDİĞİMİZ ÖLÜMCÜL BARNABAS İNCİLİ MERAKINI KEŞFEDEN EMİN PAZARCI, PARANOYAK S. G.’NİN DİLLERE DESTAN PARANOYASI KONUSUNDA KÖR, SAĞIR VE DİLSİZ OLMAMALIDIR.

NURETTİN’İN DE BU KONUDA (AZİZ BAŞKANI’NIN DA KATKISIYLA) YAPACAĞI BİR AÇIKLAMA OLMALIDIR.

 

“BÜTÜN PARANOYALARIN ANASI” – 4 için:

“BÜTÜN PARANOYALARIN ANASI” – 4

MİT, BU MİLLETİN GÜVENLİK SORUŞTURMASINDAN TEMİZ KÂĞIDI ALAMAZ..

ERDOĞAN, BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARI İÇİN MİT’TEN RAPOR ALDIĞINI AÇIKLAMIŞTI..

MİT, KİMİN UYGUN OLUP OLMADIĞINA DAİR RAPOR VERİYOR..

MEVLANA MESNEVΑDE, “HOCA, ŞU CAİZ, BU CAİZ DEĞİL DİYORSUN DA BİR KENDİNE BAK, SEN CAİZ MİSİN?” DER..

*

(1992 YILI EYLÜL AYI BAŞI..

İSPARTA’DA KOVADA GÖLÜ KENARINDA AİLE KAMPINDAYIZ..

PROF. DR. MAHMUD ESAD COŞAN HOCA BİR GÜN SOHBETİNDE ŞUNU SÖYLEDİ:

“BİR KARDEŞİMİZ GELDİ, HOCAM MİT’ÇİLER BENDEN KENDİLERİNE ÇALIŞMAMI İSTİYORLAR DEDİ.. ELBETTE BİR DEVLETİN İSTİHBARATININ OLMASI LÂZIM, AMA BUNLAR BİZDEN BİLGİYİ TOPLAYIP AMERİKA’YA VERİYORLAR, ONLAR DA CANIMIZA OKUYORLAR.”

BU MİT, ABD’YE OLAN HİZMETİNİN VE ONUNLA İŞBİRLİKÇİLİĞİNİN DOZAJINI 28 ŞUBAT’TA ARTTIRMIŞ, ABD’NİN İSTEĞİYLE KENDİ HÜKÜMETİNE İHANET ETMİŞTİ..

MÜYESSER YILDIZ ODATV‘DE ŞUNU YAZMIŞTI:

“28 ŞUBAT DAVASININ 85 CELSESİNİN 80’İNİ İZLEDİM VE SÜRECİN ALTYAPISINI DA ALINAN O KARARLARIN TASLAĞINI HAZIRLAYANIN DA MİT OLDUĞUNU GÖRDÜM.”

VE ESAD COŞAN HOCA O SÜREÇTE AVUSTRALYA’DA TRAFİK KAZASINDA ÖLDÜ..

TÜRK İSTİHBARAT KAYNAKLARIYLA SAMİMİ BAZILARINA GÖRE, YABANCI İSTİHBARAT SERVİSLERİ TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜ..

SORU ŞU: CIA VS. İLE OLAN DOSTLUĞUNU KENDİ HÜKÜMETİNİNKİYLE OLANDAN DAHA İLERİYE TAŞIYAN, ESKİ BİR MÜSTEŞARININ İFADESİYLE CIA’DEN EMİR ALAN MİT, 28 ŞUBAT’TA BU İHANETLERİNİ ZİRVEYE TAŞIYAN MİT, ESAD EFENDİ’Yİ ÖLDÜREN O İSTİHBARAT SERVİSLERİNE, DİYELİM Kİ SİPARİŞTE BULUNUP İHALE VERMEDİ, BU KONUDA EN AZINDAN BİLGİ VEREREK HİZMET ETTİ Mİ, ETMEDİ Mİ?

VE NEDEN ESAD EFENDİ, AVRUPA VE AVUSTRALYA DEVLETLERİNDEN ÇOK KENDİ DEVLETİNDEN KORKUYORDU?

NEDEN KENDİSİNİ TÜRKİYE’DEN ZİYADE AVUSTRALYA YA DA AVRUPA’DA DAHA GÜVENDE HİSSEDİYORDU?

ESAD EFENDİ’NİN YABANCI İSTİHBARAT SERVİSLERİ TARAFINDAN ŞEHİD EDİLMİŞ OLDUĞU BİLGİSİNİ BİZE VEREN “TÜRK İSTİHBARAT KAYNAKLARIYLA BAĞLANTILI” ZEVAT, BU SORULARA CEVAP VERMELİDİR..

HAYIR, BU SORULARI TÜRKİYE’DE SORMANIN HÂLÂ CESARET İSTEDİĞİNİ VE TEHLİKELİ OLDUĞUNU BİLMİYOR DEĞİLİM..

EVET, TÜRK İSTİHBARAT KAYNAĞININ ESAD EFENDİ KONUSUNDA “BARDAĞI BEN KIRMADIM” TELAŞI MANİDARDIR..

“ANNEM SENİN ANNENİ FALANCA KÖTÜ YERDE GÖRMÜŞ” HİKÂYESİ GİBİ..

ORADA DEĞİLDİN DE CİNAYETİ NASIL GÖRDÜN?

TÜRK İSTİHBARAT KAYNAKLARI BU SORUYA CEVAP VERMELİDİR..

VE GEÇMİŞİ İŞBİRLİKÇİLİK VE İHANET SABIKASIYLA ÖRÜLÜ OLAN MİT, O KİRLİ GEÇMİŞİN HESABINI, ADLÎ BAKIMDAN DEĞİLSE DE MİLLETİNDEN ÖZÜR DİLEYEREK VERMEK ZORUNDADIR..

VE BU MİT, BİZE ASLA VATANSEVERLİK, YERLİLİK, MİLLİLİK DERSİ VEREMEZ!)

*

SEN HÂLÂ WASHINGTON POST’A MAKALE YAZ, BATILILAR’A, HRİSTİYANLAR’A YAĞ ÇEK,

“ABİ ASIL KÖTÜ OLAN SİZ DEĞİLSİNİZ, BİZİZ, İŞTE DAEŞ” ANLAMINA GELECEK LAFLAR SÖYLE,

YENİ ZELANDA KATİLİNİN KUMAŞINI DAEŞ’TE ARA,

“DAEŞ’İN KUMAŞI CIA’DEN, MUHTEMELEN BUNUNKİ DE” DEME..

SONRA DA SEÇİM MEYDANLARINDA İÇİ BOŞ KAHRAMANLIK NUTUKLARI AT..

(EVET, SUUDİ ARABİSTAN DÜZGÜN BİR DEVLET DEĞİL, FAKAT “TÜRK DOSTU” PAKİSTAN ONDAN DA ALÇAK..

ESKİDEN SUUDİ ARABİSTAN’A “SUUDİ AMERİKA” DERLERDİ, AMERİKA’NIN İSLAM DÜNYASINDAKİ ASIL BAYİLERİ PAKİSTAN, MEVCUT AFGANİSTAN YÖNETİMİ VS..

VE SEN NATO İŞBİRLİKÇİSİ ALÇAK AFGANİSTAN YÖNETİMİNİN ZULÜMLERİNİ AĞZINA BİLE ALMA, İŞİN GÜCÜN, “İSLAM’DA TERÖR YOKTUR, TERÖRİSTLERİMİZ İSLAM’IN İMAJINI BOZUYOR” DİYE MASAL ANLATMAK OLSUN..

ŞUNU DA UNUTMAYALIM,

NE YAZIK Kİ MİT DE CIA İŞBİRLİKÇİLİĞİYLE SABIKALI..

YAKIN ZAMANLARA KADAR, ABD’NİN İSTEDİĞİ KİŞİLERİ GİZLİCE CIA’E TESLİM EDİYORLARDI..

FETÖ YÜZÜNDEN YEDİKLERİ TARİHÎ VE UNUTULMAZ KAZIĞIN ŞOKUYLA AKILLARI BİR GIDIMCIK BAŞLARINA GELİR GİBİ OLDU..

FAKAT GENLERİNDEKİ AMERİKAN İŞBİRLİKÇİLİĞİ KUMAŞININ SON BULDUĞUNU DÜŞÜNMEK İÇİN ÇOK ERKEN..

DAHA 1970’Lİ YILLARA KADAR MAAŞLARINI, MAMALARINI ABD’DEN ALIYORLARDI..

GENELKURMAY ÖZEL HARP’İ DE AYNI DURUMDAYDI..

BİNANIN TEMELİ BU OLURSA ÜSTÜ NASIL OLUR, TAHMİN ETMEK ZOR DEĞİL)

 

 

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia kaide ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia kaide ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

mit cia ile ilgili görsel sonucu

*

Adı Âfiyet Sıddiki, otuz yaşlarında, Pakistanlı bir nöroloji uzmanı, Harvard’dan fahri diploma almış tek doktor, çeşitli üniversitelerden 144 fahri diploması var, sinir sistemi alanında birçok üniversitede çalışarak diploma almış, onun seviyesinde ABD’de dahi bir tıp adamı yok…

Tıbbı ve nörolojiyi ABD’nin en önemli üniversitelerinden biri olan Massachusetts Teknoloji Üniversitesi (MIT)’nde tamamladı, annesi, kardeşleri ve kocası da tıpçı. Kritik çalışmasını Amerikalılara duyuran kocasından ayrıldığı için üç çocuğu da yanında kaldı.

İnsanları biyolojik silahların tahribatından koruyacak bir orijinal program üzerinde çalışıyordu, bu programın başarılı sonuçlanması ABD’nin milyarlarca dolar sarf ettiği bu silahları etkisiz hale getirecekti.

ABD istihbâratı kendisine “programı sonlandırması ve geldiği noktaya kadar olanı büyük bir meblağ karşılığında satın almayı” teklif etti, o, “henüz bitirmedim” diyerek teklifi reddetti.

ABD istihbaratı, asılsız ve delilsiz olarak onu el-Kaide ilişkisi ile itham ederek üç çocuğu ile birlikte ve Pakistan’dan izin alarak kaçırdı, 2003 Mart’ından bugüne kadar zindanda. Onu, ABD-Afganistan’ın şöhreti en kötü olan Bagram Cezaevi’ne ve erkeklerin yanına hapsettiler. Koğuşu gardiyanlara ve diğer tutuklulara açık, gardiyanlar durmadan işkence yapıyorlar, mahkumların tecavüzleri sebebiyle onun çığlıkları gece boyunca kulakları tırmalıyordu.

Bir İngiliz gazetesinin (Yvonne Ridley) açıklamasına göre ona yapılan işkencelere değil bir kadın en güçlü erkeklerin bile dayanması mümkün değildi. New York’ta ilk mahkemeye çıktığında durumu içler acısı idi, yakalandığı sırada göğsünden yaralanmış doğru dürüst tedavi edilmemişti, böbreklerinden biri ve bağırsaklarından bir kısmı alınmıştı, ayakta duramıyordu, otururken de birilerine dayanıyordu, çok zayıf düşmüştü, vücudunda kanamalar görülüyordu.

Yapılan işkencelerin birini şöyle naklediyorlar: Kur’an-ı Kerim parçalanmış, sayfaları yere serilmiş ve kanları akarken üzerinden yürümesi istenmişti, maksat diğer mahkumlara, onun kanı ile kirlenmiş Kutsal Kitab’ı göstermekti.

Yakaladıklarında zerk ettikleri bir ilaç ve sonraki işkenceler yüzünden psikolojisi altüst olan, kaybolan çocuklarının acısıyla hayal görmeye başlayan, ruh ve bedeni acil müdahale ve tedaviye muhtaç olduğu halde buna izin verilmeyen mazlum Afiyet’in son durumu hakkında bilgiye ulaşamadım. Yapılanların dünya kamuoyuna ve bilgisine ulaştırılması her bilenin birinci vazifesi olmalıdır.

Annesi onunla bir Ramazan’da telefonla konuşma imkanını bulmuştu, annesine şunu anlatmıştı:

Peygamberimiz’i (s.a.) sıkça rüyamda görüyorum. Bir keresinde beni Hz. Aişe’ye götürdü, “kızımızı yanına al” buyurdu.

Afiyet Sıddîka’nın başından geçenlerin hikayesini bana Arapça bir metin olarak gönderenler şu dua ile yazıya son veriyorlar:

Ey Hz. Yusuf gibi zindana kapatılan ve Hz. Aişe gibi zulme (iftiraya) uğrayan kızımız, Allah acılarını dindirsin, hürriyetini lütfeylesin; Efendimiz’in (s.a.) seni sevmesi ne büyük mutluluk, cennetin en küçük nasibi bile sana bütün acılarını unutturacak, zalimler de yaptıklarının cezasını çekeceklerdir!

ABD VE CIA NE İSTEMİŞTİ DE VERMEMİŞTİK?!

NUSRET ÇİÇEK ile ilgili görsel sonucu

Ortadoğu’da İstihbaratlar Kime Çalışıyor?

20.12.2014 04:00
*

Bildiğimiz tarihi tabloda…  Ortadoğu’da öteden beri CIA ittifakında MOSSAD, MİT, MI6   istihbaratlarının ortak çalışması var.

Bu çalışmanın odak noktasında olan başlıca faaliyetler terörle mücadeledir.

İyi güzel sözümüz yok.

Ne var ki sömürü adına işgale uğrayan ülkeler nezdinde ki terör anlayışı ile ABD’nin terör listesine dahil ettikleri pek farklı. Senin terörün onun terörü… ABD kime terör diyor, kime demiyor?

Gazze şehrini canı istediği anda bombalayan.

Sürekli katliamlar yapan.

Müslümanların kutsal mekanlarının en başında gelen Mescid-i Aksa’yı köpeklerle işgal altına alan İsrail, ABD’ye göre terörist değil. Aksine, İsrail ABD’nin listesinde kendini savunan olarak geçiyor.

Ve de Batı ittifakı İsrail’e her türlü yardımı yapıyor.

Aynı şekilde demokrasi götüreceğim diye ABD tarafından Irak’ın işgali.

Arakasından akıl ve vicdanlara sığmayacak şekilde halka zülüm yapılması da terör sayılmıyor.

Afganistan’ın işgali öyle…

Suriye’yi harabeye çevirerek yüz binlerce insanı katleden Esed de terörist değil!

Türkiye’yi bölmek isteyen örgütler de…

PKK ABD’nin listesinde sözde terör örgütü.

El altından en çok yardım ettiği örgütler PYD ile PKK.

Hele de Kobani olayı çıkalı ABD ile İsrail açıktan bu örgütlere yardım ediyor.

ABD’nin başı dertte olduğu El Kaide ile IŞİD var…

Her iki örgütün yapılanmasında parmağı olduğunu dünya alem biliyor.

Hem kur hem de karşı karşıya gel!

Cevabı gayet basit.

Bir süre kullandıktan sonra imha et metodu, veya çıkar çatışması.

Çıkar çatışmasının en barizi Saddam örneğidir.

ABD bu diktatörü 10 yıl kullandıktan sonra nükleer tehlike iftiraları ile bağımsız devlet olan Irak’ı işgal ederek petrol üzerinde ki hakimiyetini sağlamlaştırdı.

IŞİD petrol olayında ABD’ye istediği gibi kul olmayınca karşı karşıya geldiler.

Sömürü zihniyetidir, bu gün kapıştığı ile yarın bakarsın müttefik olurlar…

Benim anlayamadığım, Türkiye istihbaratının bu arenadaki fonksiyonu.

ABD ile müttefikleri Türkiye aleyhine çalışan terör örgütlerini yağla balla beslerken bizim istihbarat da ABD aleyhine olan örgüt elemanlarını yakalayıp CIA’ye  teslim ediyor.

Bir nevi kendi elimizle ayağımıza kurşun sıkıyoruz.

Daha yeni

El Kaide’nin Libya  lideri olduğu iddia edilen El Basset Azzeuz adında ki kişi Türkiye istihbaratı tarafından Yalova’da yakalanarak CIA’ya teslim edilmiştir. Yakalanma şekli üstü başı perişan bir halde.

Bu kişinin suçu, 2012 tarihinde  Libya ABD Büyük Elçisi Chris Stevens’i öldürmek.

Aynı şekilde, El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in damadı Ebu Geytin.

Geytin CIA, MİT işbirliğinde Ankara’da yakalanarak ABD istihbaratına teslim edilmiştir. Bu kişinin de suçu El Kaide sözcüsü olmak.

Aynı şekilde Kobani kolonisini bozmaya çalışan IŞİD örgütünün üyeleri yakalanırken PYD örgütüne ait olanlar rahatlıkla girip çıkıyor. Tedavi esnasında polis nezaretinde olmalarına rağmen bir el bunları buharlaştırıyor.

Gözden kayboluyorlar.

http://www.gazetevahdet.com/ortadoguda-istihbaratlar-kime-calisiyor-138yy.htm

“ABD’NİN TÜRK ORDUSUNDAKİ VE MİT’TEKİ AJANLARI”

19:28 25.02.2016 (Güncellendi 15:29 26.02.2016)

Rusya’ya birlikte, 27 Şubat’ta başlaması planlanan ateşkes için anlaştıklarını duyuran ABD’nin, Türkiye’nin Suriye sınırındaki bombardımanına tepki göstermemesinin arkasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik bir darbe girişiminin olabileceği iddia edildi.

 

CounterPunch’a yazdığı yazıda, Ankara’nın Suriye’deki Kürt güçlerine yönelik ‘gizli kapaklı bir savaş’ yürüttüğünü savunan ABD’li gazeteci Mike Whitney, ABD Başkanı Barack Obama ve yönetimin de bundan tamamen haberdar olduğunu belirtti.

 

‘ABD, TÜRKİYE’Yİ ÇATIŞMAYA İTİYOR’

Washingon’ın bir taraftan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, Şam ve Moskova’yla doğrudan bir çatışma içine ittiğini kaydeden Whitney, şöyle devam etti:

“Türkiye’nin Suriye’ye askeri bir müdahalede bulunması, ülkenin iç bölünmüşlüklerini kızıştıracak ve Erdoğan’ın gücünde ciddi bir erozyon yaratacak. Bu sırada da ABD de, Türk ordusundaki ve MİT’teki ajanlarını kullanarak ortaya çıkan zayıflıklardan faydalanacak.”

 

MİT, FETHULLAH’I İSTESE “TEMİZLER” Mİ?

EL-CEVAP: TERTEMİZ YAPABİLİR?

SORU: PEKİ NİYE YAPMIYOR?

EL-CEVAP: RİSKİNİ GÖZE ALAMIYOR OLABİLİR?

SORU: NİÇİN GÖZE ALAMIYOR?

EL-CEVAP: ÇÜNKÜ FETHULLAH CIA’İN BİR PROJESİ, ELEMANI.. CIA’İN BİR ELEMANINI HEM DE ABD TOPRAKLARINDA TEMİZLERSEN, BİR PROJESİNİ MEZARLIĞA GÖMERSEN, CIA’İN DE SENİN TOPRAKLARINDA SANA CEVAP VERMESİ “RİSKİ” VARDIR.. GÖZE ALIRSAN YAPARSIN.. BAK İNGİLTERE, ÇİFT TARAFLI, ARTIK DEŞİFRE OLUP EMEKLİYE AYRILMIŞ, ISKARTAYA ÇIKMIŞ AJANI RUSLAR TARAFINDAN ZEHİRLENDİ DİYE NEREDEYSE RUSYA’YA SAVAŞ İLAN EDECEK..

SORU: PEKİ, YA SENDEN KORKUP YURTDIŞINA, MESELA AVUSTRALYA’YA GİTMİŞ BİR ADAMIN ARKASINDA CIA GİBİ BİR “DAYI”SI YOKSA?

EL-CEVAP: !!!!?????

 

mit türkiye ile ilgili görsel sonucu

mit türkiye ile ilgili görsel sonucu

mit türkiye ile ilgili görsel sonucu

mit türkiye ile ilgili görsel sonucu

mit türkiye ile ilgili görsel sonucu

mit türkiye ile ilgili görsel sonucu

MİT, Fethullah Gülen’in ensesinde

MİT’in yurtdışında FETÖ’cüleri karşı gerçekleştirdiği operasyonlar sonrası akılları şu soru geldi: MİT aynısını Fetullah Gülen’e de yapamaz mı?… İşte bu merak edilen sorunun cevabını MİT Kontrterör Merkezi eski başkanı Mehmet Eymür verdi.

GİRİŞ 31.03.2018 12:45

MİT‘in Kosova’da FETÖ‘cülere karşı gerçekleştirdiği operasyon tüm dünyanın gündemine oturdu. Daha öncede farklı ülkelerde benzer operasyonlara imza atan MİT, tüm dünyadaki teröristleri adım adım sesiz sedasız takip ediyor.

MİT’in bu operasyonları terörle mücadeledeki kararlığın yanından teşkilatın yapısıyla ilgili mesajlarda içeriyor. Öyle ki daha önce MİT’e de sızan FETÖ’cüleri yüzünden sekteye uğrayan ya da yanlış yönlendirilen operasyonlar artık başarıyla gerçekleştiriliyor.

Daha önce bir MİT yetkilisi, “Yurt dışına kaçanlar yakalanıp getirilemez mi?” diye sorusuna  şöyle yanıt vermişti.

“Tabii ki mümkün, yapılır ama çok hassas bir durum. Falso olursa, uluslararası alanda ismin çıkar. Başarılı olursak, kimse bir şey diyemez tabii, sonuçta istediğimiz adamlar. Ancak bugünkü durumda biraz pesimistim, yani teknik olanaklar geçmişe göre çok daha fazla olmasına rağmen ben zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü gizli bir şey yapamıyor ki teşkilat, ne yapsa ortaya çıkıyor. Doldurmuşlar bir sürü adamı teşkilata, nereden sızdığı da belli değil. Bunlardan kurtulamadığın sürece hiçbir gizli iş yapamazsın.”

Şimdi ise görüntü farklı. MİT adamların yerini tespit ediyor, 9 ay süreyle takibe alıyor ve dışarı bilgi sızmıyor. Yani bugün itibarıyla henüz tam anlamıyla temizlik tamamlanmasa da epey yol alınmış durumda. İşte bu noktada akla gelen kritik soru da şu:

GÜLEN’E DE BENZER OPERASYON YAPILAMAZ MI?

Dünyanın birçok ülkesinde FETÖ’cülerin peşine düşen ve onları paketleyip Türkiye’ye getiren MİT, aynısını Fetullah Gülen’e de yapamaz mı? Yanıtı MİT Kontrterör Merkezi eski başkanı Mehmet Eymür veriyor:

 

“12 saatlik bir serüven, alacaklar, kaçıracaklar uçağa koyup getirecekler kolay değil. Fetullah Gülen orada sürekli kontrol altında her şeyi takip ediliyor, dinleniyor. Neticede CIA’nın bir projesi, elemanı. Üstelik bulunduğu yerden de kımıldamıyor…”

Ya bulunduğu yerde yok etme durumu?

Yok etme olabilir. Fetullah’ın yakın çevresinde MİT’in elemanları vardır muhakkak. Onlar kanalıyla bir şeyler yapılabilir. Kafaya koyduktan, riskini de göze aldıktan sonra her şey olur. Yapılmaz diye bir şey yok.

MİT ensesindedir yani?

“Olması lazım. Onun niyetlerini okuyabilecek, aktarabilecek birileri vardır. Zaten Türkiye’de bu kadar örgütlenmiş bir adamın yanına bir adam sızdıramadılarsa yazıklar olsun…

 

Bilgileri Milliyet yazarı Tunca Bengin köşesinden paylaştı.

 

(http://www.haber7.com/guncel/haber/2589128-mit-fethullah-gulenin-ensesinde)

BİRKAÇ SORU

MİT MENSUPLARININ MAAŞLARININ 1950’Lİ YILLARDA ABD TARAFINDAN VERİLMEKTE OLDUĞU BİLİNİYOR.. 

PEKİ, ABD BUNUN KARŞILIĞINDA NE ALIYORDU?

CIA, BND ÜZERİNDE HER ZAMAN ETKİLİ OLMAYA DEVAM ETTİYSE, AYNI ŞEY MİT İÇİN DE SÖYLENEBİLİR Mİ?

28 ŞUBAT’TA “AMERİKAN DIŞİŞLERİ”NİN KARARLARI DOĞRULTUSUNDA “HİZMET” VEREN MİT’TEN HESAP SORULMAMAKTA OLUŞU, NEYİN İŞARETİDİR?

*

General Gehlen ve BND

Abdullah Muradoğlu

Abdullah Muradoğlu

21 Mart 2017

Almanya’nın dış istihbarattan sorumlu gizli servisi “BND“nin Başkanı Bruno Kahl‘ın “Der Spiegel” dergisine verdiği mülakatta “15 Temmuz darbesinin arkasında Gülen’in olduğuna ikna olmadık” diye konuşması sürpriz oldu….

“BND” de “İkinci Dünya Savaşı“ndan hemen sonra Almanya’daki Amerikan Ordusu tarafından finanse edilen General Reinhard Gehlen tarafından kuruldu. Hitler’in generallerinden Gehlen savaş döneminde “Doğu Cephesi“deki yabancı ordularla ilgili istihbarat dairesi başkanlığı yapmıştı.

Hitler’in gözünden düşerek görevden alınan Gehlen savaşın sonunda Amerikan kuvvetlerine teslim olarak bütün bilgi, birikim ve arşivleriyle ABD’nin emrine girdi. Gehlen’in Sovyet Ordusu içinde Nazi’lerden kalma bir casusluk ağı vardı. Bu ağ da ABD’nin güdümüne girdi. Gehlen’in kurduğu örgütün finansmanı 1949’da “CIA“ye devredildi. Örgüt hem ABD’ye ve hem de Federal Almanya’ya birlikte hizmet etti. Gehlen bu durumu hatıralarında “Artık fiilen biri Bonn’da, biri de Washington’da oturan iki efendiye hizmet ediyorduk” diye anlatır.

Yani hem “Der Spiegel” ve hem “BND” aynı dönemde, Amerikan ve İngiliz işgal yönetimleri tarafından kuruldu. “Soğuk Savaş” döneminde “Sovyetler Birliği“ne yönelik olarak çalışan General Gehlen’in gizli örgütü Başbakan Konrad Adenauer tarafından 1956’a Bonn yönetimine bağlandıysa da BND içinde CIA’in her zaman etkili olduğu söylenir.

(http://www.yenisafak.com/yazarlar/abdullahmuradoglu/general-gehlen-ve-bnd-2036881)

GİZLİ SERVİSLERİN / İSTİHBARAT TEŞKİLATLARININ “İŞ AHLÂKI” YA DA “HİZMET TARZI” (BUNLAR, RİYA GİRER DİYE HAYIRLARINI “GİZLEYEN” İNSANLAR DEĞİL.. “GİZLİ” ÇALIŞMALARININ NEDENİ BAŞKA)

*

CIA ajanından çarpıcı Türkiye açıklaması

CIA ajanı Robert David Steele, katıldığı televizyon programında çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.

08.01.2017 13:26

 

 

CIA ajanı Robert David Steele, Türkiye‘deki bir çok terör saldırı ve suikastın arkasında ABD ve NATO olabilir mi? sorusu üzerine, Bunun mümkün olduğunun altını çizerek, “Bir CIA ajanı olarak, CIA’in bu tür işler yaptığını söyleyebilirim. CIA para ve teknoloji sağlar ve sonrasında kirli işleri yapacak Suudi Arabistanlı, İsrailli, Belçikalı, Alman ve diğer ülkelerden insanlar var.” dedi.

“ÜLKE OLARAK SALDIRI ALTINDASINIZ”

Daha fazla sahte bayrak saldırısına, daha fazla suikasta, daha fazla enerji kesintisi gibi sonuçlara neden olan elektronik saldırılara maruz kalacaksınız. Çünkü istikrarın temeli güvenliktir. Avrupa, Orta Asya, Arap ülkeleri ve Afrika arasındaki konumuyla Türkiye dünyanın merkezindedir. Giderek daha fazla kendini gösteren bir ülke haline geldiğinizi ancak bunun sonucunda bir asimetrik savaşla karşı karşıya kaldığınızı düşünüyorum. Bu durumda hiç kimsenin sizinle dost olduğunu varsayamazsınız.”

“UTANIYORUM”

ABD Hükümeti ve ABD Büyükelçiliği düzenli şekilde yalan söyler. Bir ABD vatandaşı olarak bu durumdan büyük bir utanç duyuyorum. Ben bir savaşın ortasındayım burada ABD istihbaratının başındaki kişi ABD Başkanına Rusya‘ın ABD seçimlerini Hacklediği yönünde yalan söyledi. Amerika çok yalan söyler. Şunu anlamalısınız ki Kürtler bazıları tarafından terörist olarak değil özgürlük savaşçıları olarak görülmektedir.”

“Bana göre ekonomik yaptırımlar bir aktif savaş yöntemidir. Bir devlerin bağımsızlığını engelleyen bir durumdur. Bu konuda Ekvator örneğinden bahsedebilirim. Bir yılınızı planlama için geçirirsiniz sonrasında size yaptırım uygulayan devletlerin tümünü sınırdışı edersiniz. Bağımsız Türkiye olarak onlara ihtiyacınız yok.”

CIA TRUMP’I ADIM ADIM İZLİYOR

Donald Trump çok büyük bir potansiyeli sahip çünkü o beklenmedik bir şekilde seçildi. Büyün bahisçiler onun seçilmeyeceğini iddia ettiler. Seçilme şansının 1/20 ile 1/2000 arasında olduğu söyleniyordu. Sonuçta seçildi çünkü ulusal güvenlik Hillary Clinton’ın kullandığı elektronik oy sahteciliğini durdurdu.

Clinton bu yöntemle 13 eyalette Sanders’in önüne geçmişti. Trump aynı zamanda ulusal güvenlik ajansındaki iyi adamlar ve ulusal demokratik komitedeki bazı kişiler tarafından sızdırılan e-mailler sayesinde kazandı.

“TRUMP SUİKASTA UĞRAYABİLİR”

Ben de ulusal istihbarat teşkilatı liderinin yalancı olduğunu ilan eden sürecin içindeyim. Donald Trump’a yalan söylüyorlardı, bu durum sorunlara yok açtı. Donald Trump, Goldman Sachs tarafından esir alınmıştır. Kendisinin etrafı halihazırda düzenin adamları tarafından sarılmış durumda ve kendisine ulaşan bilgiler bu yolla filtreden geçiriliyor. ABD gizli servisi zaten şu anda onun nereye gideceğini ve kiminle buluşacağını kontrol ediyor. Donald Trump zannediyorum ki suikasta uğrayan John F. Kennedy’den sonra kontroletmekte en zorlanacakları başkan. Kendisi herhangi bir zaman suikasta uğrayabileceğini biliyor.

Trump’ın Avrupa’daki, Orta Doğu’daki üstlerimizi kapatmak ve NATO’yu bitirmek istediğini düşünüyorum. Ancak aynı zamanda Lynn Rothschild ve Evelyn Rothschild’in bu konu hakkında konuşmasını engellemek için ona 20 milyar dolar verebileceğini de biliyorum. Şu anda zar atılacak ve sonucunu bekleyeceğiz.

ABD bir demokrasi değil. ABD Rothschild’lerin kontrolündeki bankaların yönettiği iki partili Tiranlıkla yönetilen, Faşist ve kurumsal bir devlettir. Hal böyleyken bizim Türkiye’yi eleştirme hakkımız yok. Benim bakış açıma göre Türkiye kesinlikle merkezi bir ülke. Türkiye, Orta Doğu’da yeniden düzen sağlayıcı rolünü aldığı müddetçe işlediği her türlü günah affedilmeli diye düşünüyorum. Orta Doğu’da düzen sağlayıcı bir role bürünmek için de Rusya ve İran ile işbirliğini güçlendirirken Suudileri ve İsrail’i de yeniden dar bir alana sıkıştırması gerekiyor.

“OBAMA BİR KUKLA”

“O Wall Street’in bir uşağı. Ona ne söylenirse onu yapıyor. Ayrıca onu kandırdılar. Obama bütün dürüstlüğünü kaybetti. Rusya’ya karşı uygulanan bu yaptırımlar Obama’nın savaş tamtamları çalan Neocon’ların amaçlarına hizmet ettiğini gösteriyor. Bunlar General Wesley Clark’ın Amerikan hükümetini işgal ettiği belirttiği insanlar. Obama bu işi para için yapıyor. Bunu şahsi prensipleri çerçevesinde yapmıyor. Ben Başkan Putin’in bu olgun davranışını selamlıyorum. Artık onun da yapması gereken tek şey Trump’ın ofisini devralmasını beklemek. Trump görevi devraldığında bu yaptırımları geri alacak. Ancak bir sorunumuz var. Trump’ın ABD hükümetindeki en büyük düşmanları demokratlar değil, Cumhuriyetçiler.  Hem demokratlar hem de Cumhuriyetçiler bankalar tarafından bir iş modeli olarak uygulanan savaş pratiklerini destekliyor. Şu a itibariyle gerçekten uluslararası açık kaynaklı bir istihbarat ağına ihtiyacımız var. Bu istihbarat ağı ABD halkına sistemin ne derece çürümüş olduğunu ayna beyan anlatmalıdır. Bunu yaparken Goldman Sachs’tan başlayıp Cumhuriyetçi Ulusal Komite’ye kadar detaylı bir biçimde anlatmalıdır. Ben bir sonraki E-Posta sızıntılarının Cumhuriyetçilerle ilgili olacağını düşüyorum.”

DAEŞ’i ABD KURDU

“Şimdi bunu 3 parçaya bölelim. DAEŞ’i üç soruyla analiz edebilirsiniz; Onları kim kurdu? Onları kim kontrol ediyor? Ve onlardan kim fayda sağlıyor?”

Suudi Arabistan ve ABD DAEŞ’i kurdular. Bu gerçek hakkında aklınızda en ufak bir soru işareti olmasın. DAEŞ büyük çoğunlukla Suudi Arabistan ve İsrail tarafından kontrol ediliyor. İsrail bir takım memurlarını DAEŞ ile alakalı konularda özellikle görevlendirdi. DAEŞ aslında aynı zamanda bölünmüş bir çete. Dolasıyla tam anlamıyla kontrol edilebileceklerini düşünmüyorum. Rusya’nın gücünü göstermek konusunda harika bir iş çıkarttığını düşünüyorum ancak bizim Halep’te yaptıklarımız gerçekten çok üzücü.”

 

(http://www.haber7.com/guncel/haber/2242227-cia-ajanindan-carpici-turkiye-aciklamasi)

MİT, FETÖ, ABD VE 28 ŞUBAT

MİT ile ilgili görsel sonucu

İlgili resim

fethullah gülen demirel ile ilgili görsel sonucu

 

“28 Şubat davasının 85 celsesinin 80’nini izledim ve sürecin altyapısını da alınan o kararların taslağını hazırlayanın da MİT olduğunu gördüm. Tek bir örnek; ‘Yeşil sermaye listesinin’ mucidi MİT. Bakmayın şimdi MİT yetkililerinin, ‘[FETÖ konusunda] Tehdidin boyutlarını fark edemedik’ demesine.”

Bunları yazan, Odatv.com’dan Müyesser Yıldız..

Dün yayınlanmış olan yazısında yer alıyor (http://odatv.com/fetonun-devlet-icinde-devlet-oldugunu-ilk-kim-tespit-etti-2911161200.html).

Evet, 28 Şubat davasının 85 celsesinden 80’ini izlemiş..

Belki savcı ve hakimler bile, 85 celsenin 80’ine katılmamış ya da katılamamıştır.

Dile kolay, 80 celse.. Sekiz değil, 18 değil, 28 değil… 80..

Ve, vardığı sonucu özetliyor: 28 Şubat Süreci’nin altyapısını da, 28 Şubat kararlarının taslağını da hazırlayan MİT..

*

MİT, önce, sürecin altyapısını hazırlamış..

Altyapının nelerden oluştuğunu biliyoruz..

Müslüm Gündüz’ün ve Aczmendi şarlatanlığının parlatılıp TV ekranlarında pazarlanması…

Bunların üniforma gibi tek renk ve tipte tuhaf kıyafet ve sopalarla, gruplar halinde, “medya”nın gözetimi altında “yurtiçi geziler” düzenlemeleri..

Ali Kalkancı’nın “keramet”ler gösteren “icazetli” bir “şeyh” olarak Fatih’te “uçuş”a geçmesi..

Fadime Şahin’in irşad edilmek için şeyh arayışı içine girmesi.. Şeyhleri ziyaret edip feyz almaya çalışması..

Sonra bu şeyhlerle samimiyeti ilerletmesi ve bu samimiyetin “polis” tarafından keşfi..

Polisin, Erbakan’ın başında bulunduğu o günkü Refahyol Hükümeti’nin bilgisi dışında, yanında basın mensupları ve TV’lerin kameraman ve muhabirleri olduğu halde, “Müslüm ilen Fadime”yi, tam da “görsel” olarak hazır oldukları bir anda basması..

Bunun ardından bütün medyanın, gazete ve televizyonların “Hurraa!” diye “irtica”ya karşı hücuma geçmeleri..

Sincan‘da düzenlenen kıytırık bir Kudüs gecesinde Lübnan Hizbullah‘ıyla ilgili birkaç posterin asılmış olması yüzünden televizyonlarda fırtınalar koparılması.. Memleketin yarısı Hizbullah’ın işgaline uğramış, vatan elden gitmiş, Sincan’da askerî binaya giren bir canlı bomba yüzünden sanki 100 kişi hayatını kaybetmiş, bir o kadar kişi de yaralanmış gibi bir hava meydana getirilmesi..

Refah Partisi milletvekilleri Şevki Yılmaz ile Hasan Hüseyin Ceylan‘ın önemsiz bir-iki cümlesinin “klip” haline getirilip dehşetengiz fon gürültüsü eşliğinde tekrar tekrar yayınlanması, sanki iki ayrı şehrimize atom bombası atılmışcasına yüzyılın faciası olarak takdim edilmesi..

Erbakan’ın Başbakanlık Konutu’nda birtakım yaşlı başlı din bilgini ve hocalara Ramazan ayı münasebetiyle iftar yemeği vermiş olmasının, sanki bütün bir Ege Bölgesi’ni işgal eden Yunan kuvvetleri köy ve kasabaları yakıp kadınlara tecavüz etmekteymiş gibi, hatta ondan da acıklı, dayanılmaz bir millî felaket olarak gösterilmesi..

Bunlar, 28 Şubat Süreci’nin altyapısını oluşturuyor..

Ve, 28 Şubat davasının 85 celsesinin 80’ini izleyen Müyesser Yıldız, Odatv’de, sürecin altyapısının MİT tarafından hazırlanmış olduğunu “gördüğünü” yazıyor.

*

Üstelik MİT, 28 Şubat sürecinin altyapısının hazırlanmasıyla da yetinmemiş..

Tutmuşlar, askerlere ait olduğunu sandığımız 28 Şubat Kararları taslağını da hazırlamışlar..

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde oluşturulduğunu bildiğimiz Batı Çalışma Grubu’na (BÇG) ait sandığımız “yeşil sermaye listesi” bile MİT tarafından hazırlanmış..

*

“Bakmayın şimdi MİT yetkililerinin, ‘ Tehdidin boyutlarını fark edemedik’ demesine” diyor Müyesser Yıldız.

Tehditle kastedilen, FETÖ..

Demek istiyor ki, aslında MİT, FETÖ konusunda herşeyi biliyordu. Ve, “Tehdidin boyutlarını fark edemedik” diyerek şimdi yalan söylüyor.

*

Aslında MİT’in 28 Şubat Süreci’ndeki rolü ile FETÖ konusundaki tutumu son derece tutarlı..

MİT’in altyapı ve üstyapısını hazırladığı 28 Şubat Süreci’nin ardında kim vardı?

ABD vardı?

FETÖ’nün ardında kim var?

ABD var..

Cem Küçük, Cengiz Çandar’dan alıntı yaparak şunları yazmıştı:

 

Ayrıca Amerikan yönetimlerine olan yakınlığı ve muazzam dış politika bilgisiyle Cengiz Çandar Erbakan’ın devrilme planlarının ABD Dış İşleri Bakanlığı’nda tezgahlandığını bakın nasıl anlatıyor:

“…1999 yılında önce Wilson Center adlı araştırma kuruluşunda, daha sonra Unites States Institute of Peace adlı düşünce kuruluşunda burslu olarak çalışmak üzere Washington’a gittim. Bir süre sonra ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abromowitz, ‘Turkey’s Transformation and American Foreign Policy (Türkiye’nin Dönüşümü ve Amerikan Dış Politikası) adlı bir kitabın editörlüğünü üstlendi ve bir grup kişiye kitabın çeşitli bölümlerini yazmaları için öneride bulundu. Öneride bulunduklarından biri bendim.

Kitap yazımının bir aşamasında bölüm yazma yükümlülüğü altına girenler Washington’da kitabın bütünlüğünü sağlamak amacıyla iki gün süren bir toplantıda buluştular. Uzun tartışmaların ardından bir rehavet anında, o dönemde Washington Institute adlı İsrail lobisinin düşünce kuruluşu olarak bilinen kurumda Türkiye bölümünün başında bulunan Alan Makovsky, Morton Abromovitz’e, “O 12 Mart günü sekizinci kattaki toplantıda neredeydin?” sorusunu yöneltti. Abromovitz, “Amerika dışındaydım. O yüzden katılamadım” cevabını verdi.

Toplantıdaki herkes, Londra’dan gelmiş plan Philip Robins dışında Amerikalı idi ve neyden söz edildiğini anlamışlardı. Sohbete müdahale ettim. ‘Sorması ayıp olmasın, sekizinci kat nedir, sözünü ettiğiniz ne toplantısı?’ diye sordum.

Alan Makovsky, ‘Sekizinci kat, Amerikan Dış İşleri Bakanlığı’nın en üst katıdır. Orada kafeterya vardır ve sadece bakan tarafından kullanılır. Genelde kapalı durur. 12 Mart 1997’de, yani 28 Şubat’ta yapılan MGK toplantısından tam iki hafta sonra bir cumartesi günü Madeleine Albright orada bir grubu ‘Türkiye’ başlıklı bir toplantı için davet etti. Toplantıya, Türkiye’yi genel Ortadoğu dengeleri içinde değerlendirildiğini göstermek amacıyla Dennis Ross ve ekibiyle birlikte geldi. Bernard Lewis, Richard Perle, Paul Wolfowitz, Henri Barkey, ben ve Morton Abramowitz gibi isimler davetliydi’ açıklamasını yaptı.

…Amerika’nın Türkiye konusunda nasıl bir tavır izleyeceğine ilişkin Albright çeşitli görüşleri toplamak istemişti’ cevabı geldi. 12 Mart 1997’deki toplantıdan nasıl bir genel değerlendirme çıktı peki?

SHORT OF A COUP, ERBAKAN GOVERNMENT GOTTA GO!

Yani askeri darbe olmaksızın Erbakan hükümeti gitmelidir!”

(http://www.haber7.com/yazarlar/cem-kucuk/850308-abd8217nin-erbakan8217i-devirme-plani)

*

Kendi ülkesinin yasal hükümetine değil de, ABD Hükümeti’ne bağlı bir kurummuş gibi çalışmış olduğu anlaşılan MİT’in, FETÖ konusunda da ABD’nin memnun olacağı türden bir “farkındasızlık” sergilemiş olması, eşyanın tabiatına uygundur.

15 Temmuz darbe girişimi sırasındaki “farkındasızlık” da bununla ilişkili midir, bilemeyiz.

Ama, ABD Büyükelçisi John Bass’ın, “Türkiye’de darbe girişimini CIA planladı iddiaları…CIA Türkiye’de yaptığı işlerin tümünü MİT ile yapıyor. Eğer öyleyse MİT de işin içinde” dediğini biliyoruz (http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ya-sabir-40606yy.htm).

*

MİT’in iç güçlere karşı aynı safta yer aldığı dış güçler arasında sadece ABD bulunmuyor. Masonlar da buna dahil..

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Tutanağı buna şahit..

06 Mayıs 1997 Salı günü, Ramazan Yenidede şunları söylemişti:

 

Açık ve net ifade ediyorum ki, bu oyunun senaryo yazarları dış güçlerdir; oyuncuları ise, onların ülkemizdeki yandaşlarıdır. Şimdi, sizlere, dünya mason teşkilatlarının, Fransa Yüce Konseyi vasıtasıyla, Türkiye Büyük Mason Locası üstadı Necip Arıduru’ya gönderdiği mektubu sunuyorum….

Dikkatlerinize sunacağım mektubun Fransızca orijinal metni de elimizdedir. Bakınız, mektupta ne deniyor:

“… Türk Hükümeti, başlangıçtan itibaren dincilerin zorlamalarına boyun eğmiştir. Bilhassa, Refah Partisi ve yöneticileri, bir televizyon kanalı vasıtasıyla, masonluk ilkelerine aykırı yayınlara hoşgörü göstermişlerdir. Hükümet, localarımıza baskı uygulayarak, adlî tahkikat açarak ve polisi, arşivlerinizi aramayla görevlendirerek, düşmanca tavrını etmiştir. Bu baskıyı derhal ortadan kaldırmak kaçınılmaz görünmektedir. Refah Partisinin tutumu kâfi derecede açık olduğundan, Fransa Yüce Konseyi, ılımlı bir hükümetin teşkil edilmesinin elzem olduğuna hükmetmektedir.

Buna binaen, Fransa Yüce Konseyi, kardeşçe şunları tavsiye eder:

1 – Türk basınındaki ve ilgili kuruluşlardaki biraderleri örgütleyiniz ve Refah Partisini iktidarı bırakmaya mecbur etmek için gerekli diğer bütün tedbirleri alınız.

2 – Refah Partisinin itibarının tamamen yok olması ve seçmenlerinin ümidini kaybetmesiyle neticelenecek siyasî bir konjonktür oluşturunuz.

8 – Masonluk aleyhindeki radyo, gazete, televizyon, kitap, dergi gibi yayınları izleyip, bunlara mani olunuz. Refah Partisine mensup İslamcı basını, ekonomik, siyasî ve adlî baskı yoluyla görevini yapamaz hale getiriniz.”

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de koparılan kriz yaygarasının asıl kaynağını teşkil eden bu konuyla ilgili olarak ben, ciddî bir kovuşturma yapmak üzere, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarını göreve davet ediyorum.

(https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=233&P5=B&page1=22&page2=22)

*

28 Şubat Süreci, kapatılma olaylarına da sahne oldu..

Hayır, dış güçlerle aynı minvalde faaliyet göstererek iç güçlerle mücadele ettiği için MİT kapatılmadı..

Erbakan liderliğindeki Refahyol Hükümeti düşürüldü, Refah Partisi kapatıldı..

Bu yetmedi, Refah’ın devamı olduğu gerekçesiyle Fazilet Partisi de kapatıldı..

Süreç esnasında birçok kişi yargılandı, işsiz kaldı, hapse atıldı, siyasî yasaklı hale getirildi.

Hayır, yargılananlar, dış güçlerle aynı doğrultuda faaliyet gösterdikleri belirtilen MİT’çiler değildi..

*

MİT için söylenecek çok şey var..

İnsanlar biliyor fakat söyleyemiyorlar..

Fakat tarih, bu MİT’in ve MİT’çilerin ne olduğunu, “hak ettiği kelime ve kavramlar” eşliğinde yazacak..

O kelime ve kavramlar, şimdilik, sözlüklerde sessizce bekliyorlar.