Karar gazetesinin soytarı ilahiyatçısı Mustafa Öztürk, Odatv‘cilerin zil takıp oynamasını sağlayan hezeyanlar üretmiş yine.
“İnsan ve Hikmet Vakfı” takma adını kullanan Nisyan ve Nikmet Vakfı’nın “Dünyevileşme ve Ahlak” başlıklı panelinde konuşmuş. 23 Ekim günü..
Konuşmalarına bakıldığında, münafıklıkta maharet kesbetmiş, büyük mesafe katetmiş olduğu anlaşılıyor.
*
Odatv, bu soytarıyı “İslamcı” olarak tanıtıyor.
Halbuki bunlar, sürekli İslamcı ve dinci olmadıklarını söyleyen adamlar.
Her fırsatta İslamcı olmadıklarını, müslüman olduklarını söylemeyi marifet biliyorlar.
Benim gördüğüm kadarıyla, Odatv gibi Atatürk’ün kulu medyanın İslamcı olarak adlandırdığı kesimde, İslamcı olduğunu söyleyen sadece birkaç kişi kaldı.
Gerisi, İslamcı olmadığını ilan etmekle meşgul..
Başı da, Ehlî Sünnetçi Mehmet Şevket Eygi çekiyor. Rüşvet-i kelam babından önce laikçilere ve Kemalistlere olanca kibarlığıyla birkaç laf dokunduruyor, iğne batırıyor, ardından da eline geçirdiği satırla İslamcıları doğramaya başlıyor.
“Bütün (bir kısmı veya bazısı değil) İslamcılıklar sapıklıktır” diye yazan o.
*
Halbuki bu söz, küfür sözdür.
Hem lügat/sözlük anlamı, hem de ıstılah/terim anlamı bakımından.
Çünkü İslamcı, sözlük anlamı çerçevesinde, “İslam taraftarı” demektir.
Milliyetçinin milliyet, halkçının halk taraftarı, devrimcinin devrim yanlısı, Atatürkçünün Atatürk izleyicisi olması gibi.
Evet, İslamcı olduğunu söylemek ne farzdır, ne vaciptir. Salt müslüman olduğunu söylemen elbette yeterlidir. Fakat, İslamcılık hakkında böyle bir “sapıklık” ithamında bulunabilmen için, bu tür bir sıfatı kullanmanın caiz olmadığını gösteren şer’î bir delilinin bulunması gerekir.
Ve, İslamcı kelimesinde bir yanlışlık buluyorsan, dindar, muhafazakâr ve mütedeyyin gibi kelimeleri kullananlar için de aynı şeyin geçerli olduğunu görmen gerekir. Onlar için de, mesela, “Vatandaş, dindar olduğunu söyleme, ‘Müslümanım’ de, bütün dindarlıklar sapıklıktır” demen gerektiğini anlamalısın. (Üstelik, dindar gibi kelimelerde dinden kastın İslam olduğu açık olmadığı için, İslamcı kelimesine göre daha olumsuz bir noktada durdukları kesindir.)
Evet, İslamcı olduğunu söylemek zorunda değilsin, “Müslümanım” deyip geçebilirsin. Fakat “İslamcı değilim” demen, “İslam taraftarı değilim” demektir.
Küfürdür.
Kısacası, İslamcı olduğunu söylemek zorunda değilsin, fakat İslamcı olmadığını söylememek zorundasın.
Aynı şey, dinci kelimesi için de geçerlidir. Dinci olduğunu söylemen şart değildir, fakat dinci olmadığını söylemen seni dinden çıkarır.
*
İslamcı kelimesinin terim/ıstılah anlamına gelince..
İslamcılık, bir siyaset bilim ve siyaset sosyolojisi terimi olarak iki anlama gelmektedir: 1. Müslümanların ümmet olarak siyasal birliğinin savunulması, 2. İslam’ın salt ibadet ve ahlâk boyutuyla yetinilmeyip siyasal ve toplumsal hükümlerinin, yani İslam hukukunun (Şeriat’in) hayata geçirilmesinin istenmesi.
Bunlara karşı olmak da küfürdür.
Evet, “Bütün İslamcılıklar sapıklıktır” diyen kişinin sapık olduğu kesindir.
Ve, yazıp söylediği şeylerin ne anlama geldiğini anlayabilecek durumdaysa, yani bunamamışsa, kâfir olur.
Bununla birlikte, bunaklık da bir meziyet değildir. Ayrıca, hezeyanlar savurmak için mazeret olamaz.
Böylesi sapıklar şunu anlamalılar: Bu din, oyuncak değildir.
*
Evet, Odatv, ilahiyatçı Mustafa Öztürk münafığını İslamcı ilan ediyor.
Çünkü, münafık olduğunu söyleseler, sözleri geçersiz olacak.
İslamcı ilan etmeleri lâzım ki, sözleri kalp para muamelesi görmesin, kalpazanlığı açığa çıkmasın.
Odatv‘deki habere göre, bu kalpazan, sözlerine “Ya bu el âlemin diniyle, imanıyla ve imanının ölçümüyle ilgilenme yetkisini size kim veriyor” diyerek başlıyor.
Fakat bu soytarı, konuşmasının daha sonraki bölümlerinde, Halid-i Bağdadî k. s.‘nun imanını diline doluyor.
Ulan öküz, Halid-i Bağdadî rh. a.’in diniyle, imanıyla ve imanının ölçümüyle ilgilenme yetkisini sana kim verdi peki?
Yukarıya aldığımız cümlesinin ardından da, şu zırvaları sıralamış:
Oysaki Kuran-ı Kerim’deki şehit [şahid] ve şüheda nafızları [lafızları] başkasının imanını ölçmekle görevlendirilmiş kimse değil. Herkese rol model olacak kendinde güzelliği yaşayan, temsil ettiği dini-ahlaki kimliği olabildiğince elden geldiğince bütün güzellikleri ile sergileyen ve insanlara ancak gıpta ettiren rol model kimse demek.
Peki sen kendin neden bunu yapmıyorsun da, sabah akşam başka müslümanlar hakkında ileri geri konuşup duruyorsun?
O zaman kendin “rol model” ol, kendi fetvan ile amel et, başkalarına örnek ol..
Hayır, Mustafa soytarısı öküz gibi böğürecek, başkaları da onun emriyle “rol model” olup kendilerini ona beğendirmeye çalışacak, o da onlara not verecek..
Bu öküzün yaptığı şey, cemaatle namaz kılarken yanındaki konuşup namazını bozduğu zaman ona “Konuşma, konuşmak namazı bozar” deyip, kendisinin çok güzel namaz kıldığını zannetme angutluğu..
Bununla birlikte, şimdiye kadar cemaatle namaz sırasında böylesi bir angutluk veya geri zekâlılığa şahit olmuş değilim..
Fakat, yazar çizer, hatip huteba taifesi içinde sayıları zibil (sebil)..
*
Bu öküz, sözlerini şöyle sürdürüyor:
Fakat bizde din insanın aynaya bakıp kendisiyle muhasebesini yapmayı gerektiren bir ilahi mesaj değil, başkalarına dikte edilmesi, bir kötek olarak kullanılıp başkalarının kafasının kırılması gereken bir ideoloji olarak bugün kullanılıyor.
Aferin öküz, senden de bu beklenirdi.
Bu soytarı, aynı zamanda meal de yazmış..
Ve şimdi, söylediğine göre, tefsir yazmaya koyulmuş..
Peki bu öküz, “emr-i bi’l-maruf, nehy-i ani’l-münker” (iyilikle emretmek, kötülükten men etmek) diye birşeyi hiç duymamış mı?
Ve de, şu ayet-i kerime mealini (ve benzerlerini) hiç okumamış mı:
“İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü!” (Maide, 5/79)
Evet, Mustafa zibidisine göre, insanları kötülükten vazgeçirmeye çalışanlar kötü..
Vazgeçirmek gibi bir derdi olmayanlar ise, iyi..
Ulan öküz, ulan soytarı, ulan şerefsiz pislik, bir de utanmadan “ilahî mesaj” edebiyatı yapmasan!
*
Bu soytarının neredeyse her cümlesi felaket.. Facia..
Yazı uzamasın diye atlayarak gideceğim..
“Ben bazen empati kuruyorum” diyor.
Empatisi şuymuş:
Laikçi seküler kesimden söz gelimi Bebek’ten, Etiler’den, Caddebostan’dan, Moda’dan baktığımda bizim mahalle nasıl görünüyor diye, kıs kıs gülüyorum; ‘şunların rezilliğine bak’ diye. Bazen televizyon programlarında benim çıktığım programlarda henüz öyle bir rezalet baş göstermedi ama sidik şişesiyle çıkıp Resül–i Ekrem’in hadisinin tartışıldığı zeminin ben bir laikçi gözüyle baksaydım; ‘ilahiyatta ve profesör unvanı taşıyanların kendilerine peygamber diye bağlandıkları ve iman konusu olarak algıladıkları resullerini pet şişede sidik üzerinden tartışıyorlar şu kepazeliğe bakın’ der ve ben iğrenirdim. Ben o dine girmezdim. Siz girer miydiniz? Şimdi bu çocukları, yeni nesilleri, bu hoyratlıklarımız, Müslümanlık ve dindarlık eğer böyle bir şeyse ‘ziyade olsun ‘diyerek kendi çocuklarımız bile bizim dünyamızdan uzaklaşıyorlar günden güne.
Evet, aslında empati yapmıyor.
Empati yapma numarası ile, içyüzünü ortaya seriyor.
İşte has halis, katışıksız, en hakiki öz münafıklık budur.
Nasrettin Hoca‘nın Timur’un önünde ok atma fıkrası gibi..
Hedefi tutturamayınca “İşte bizim Sekbanbaşı böyle atar. Ok atmaya başladığımda ben de önceleri böyle atıyordum” demiş.
İkinciyi de tutturamayınca, “Bizim Subaşı da böyle atıyor. Ben de onun gibiydim ama yılmadım, çalıştım” diye sözlerini sürdürmüş.
Üçüncüsü isabet etmiş, bu defa, “İşte Hoca Nasrettin şimdi attığı zaman böyle atıyor” diye lafı bağlamış.
Bu şerefsiz soytarı da, “Empati yapıyorum, laikler böyle düşünür” diyor.
Sözde, oku laikler atıyor, o atmıyor.
Vay kaşar münafık vay! Vay şerefsiz vay!
Bu tür bayat hitabet numaralarıyla sen kimi aldattığını sanıyorsun!
*
Tabiî bu şeytanî empati, aynı zamanda bir bilinçaltı mesaj..
Dinleyenlere şu mesajı veriyor: “Müslümanlık mı, dindarlık mı; rezillik ve kepazeliktir. İğrenç. İstemez, kalsın bu müslümanlık.”
Rezillik, kepazelik ve iğrençlik senin kararmış yüreğinde ve şeytanlaşmış zihninde..
Münafık beyninde..
Ne olmuş televizyonda böyle tartışmışlarsa?
Ulan öküz, şu Kemalist ve de ateist prof. Celal Şengör, kaç zamandır pislik yemenin reklamını yapıyor.
Geçenlerde de, kendi pisliğinin tadına bakmış olduğunu ilan etti..
Merak etmiş, denemiş, öyle diyor.. Bir ateist için dünyada haram ve helal, temiz ve pis diye birşey olmayacağına göre, kendisi açısından tutarlı bir davranış (Sonuçta pislik de “doğal” birşey)..
Peki, bu Kemalistler ve ateistler arasından biri çıkıp da, “Yahu Müslümanlık gibisi var mı, bu ateistliğin bizi getirip bırakacağı yer bu rezillik ve kepazelik ise, böylesi iğrençliklerse, lanet olsun ateistliğe!” dedi mi?
Müslümanlara empati yaptı mı?
Müslümanlara empati yapıp ateistlere kıs kıs güldü mü, bayram etti mi?
Tuh ulan senin o meymenetsiz suratına!
Bence sen, televizyondaki tartışmaları izleme, laikçi Celal Şengör ile aynı masada birşeyler ye!
Onun yemeğine ortak ol!
Senin gibi şerefsiz soytarılara yakışan budur!
*
Burada bırakalım, bu şerefsiz pislik için harfleri daha fazla tüketmeye değmez.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.