MEMLEKETİN NURETTİN YILDIZ VS. GİBİ ÜVEY TÜRKLERİ VE BAŞ TACI ÜÇ “ÖZ”TÜRK:

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK, MUSTAFA ÖZTÜRK VE YENİ ŞAFAK YAĞ TULUMUNDAN HASAN ÖZTÜRK

hasan öztürk erdoğan ile ilgili görsel sonucu

hasan öztürk erdoğan ile ilgili görsel sonucu

 

Yeni Şafak‘ın cilalı yağdanlıklarından Hasan Öztürk hazretleri şöyle buyurmuş:

 

Şimdilik sadece şunu söyleyelim. Toplumsal uzlaşıyı, büyük yürüyüşü durdurmak için içimizde kurulan en tehlikeli aparat şu anda “İslamcılık” ya da “muhafazakarlık” üzerinden yürütülen aksiyonerliktir!

 

Bunlar, İslam’ı çoktan güncellemiş bulunuyorlar.

Yeni dinleri “toplumsal uzlaşı“.. Bu “toplumsal uzlaşı” meselesi, Starın Ardan Zentürk’ünün de vird-i zebanı..

Bu toplumsal uzlaşı, memlekette rahatça Şeriat (yani İslam hukuku, yani Allahu Teala’nın emir ve yasakları) düşmanlığı yapılması, fakat Mustafa Kemal ve laiklik gibi konular söz konusu olduğunda asla sorgulama yapılmaması ve saygı duruşunda bulunulması anlamına geliyor.

Mustafa Kemal’i tartışma konusu yaparsanız toplumsal uzlaşıya zarar vermiş oluyorsunuz. Şeriat‘i aşağılarsanız (ki Odatv‘nin münafık yazarı Nihat Genç bugün bile hakaretler döşenmiş) sorun değil (Ki Şeriat’i aşağılamak, Allahu Teala’yı ve Resulü’nü aşağılamak demektir)..

Evet, bu Hasan Öztürk yalakası, irtica ya da gericilik kavramlarını kullanmadan 28 Şubat’ın diliyle konuşuyor.

Büyük yürüyüşü (Neyin büyük yürüyüşüyse?) durdurmak için en tehlikeli aparat İslamcılık ya da muhafazakârlıkmış..

Benim gördüğüm kadarıyla bu büyük yürüyüş, şu anki haliyle, “yağma Hasan’ın böreği” yürüyüşüne karşılık geliyor.

Bal tutup parmağını yalamak için iktidarın bal tulumlarına yanaşma yürüyüşü..

*

FETÖ ile lafa başlayıp, lafı onlarla hiç ilgisi bulunmayan kesimlere getiriyorlar.

Sanki FETÖ ile can ciğer kuzu sarması olanlar kendileri değildi..

Asıl büyük yürüyüş, asıl toplumsal uzlaşı, İslam‘dır.. İslam’ın savunulması demek olan İslamcılık‘tır..

Şeytanî bir toplumsal uzlaşı tarifi icat edip onun üzerinden İslamcılığa savaş açmaya çalışan “Yeni 28 Şubat” büyük yürüyüşünün de, bunun medyadaki uzantılarının da Allahu Teala belasını versin..

Beyefendilerin heva ve hevesleri için “en tehlikeli aparat şu anda “İslamcılık ya da muhafazakârlık üzerinden yürütülen aksiyonerliktir”miş..

Sanki “aksiyon” imkânı veriliyormuş gibi..

Bırakın aksiyonu, fikrini her platformda hür bir biçimde savunma imkânı bile vermiyorlar.

Aksiyonu/eylemi geçtik, fikir hürriyeti bile yok.

*

Mesela Nurettin Yıldız aleyhine yürütülen kampanyaya bakın..

Nurettin Yıldız, FETÖ’cü mü?

Nurettin Yıldız gidip ABD’ye mi yerleşmiş?

Birileri bu ülkede “öz”Türk, birileri de “öz yurdunda garip, öz vatanında parya“.

Nurettin Yıldız’ın herşeyini onaylıyor değilim, fakat bu muameleyi kesinlikle hak etmiyor.

Adamın seneler önce bir soru üzerine verdiği cevapta geçen iki cümleye bile tahammülleri yok.

Fikri hür, vicdanı hür olma bu mudur?

*

Öbür taraftan da, Atatürkçülüğü, “derin devlet duyarlılığı”nı arkasına almış Nihat Genç gibi ağzı bozuklar, Odatv gibi saldırgan yayın organları, toplumsal uzlaşıymış, maneviyatmış, mukaddesatmış demeden İslamî kesime her hakareti reva görebiliyorlar.

Şu hale bakın, yağdanlığın biri çıkıp İslamcılığı “en tehlikeli” ilan edebiliyor.

Ne diyelim..

Allah belanı versin senin ey aşağılık yağdanlık!

28 ŞUBAT’IN 1000 YIL DEVAM ETMEYECEĞİ KESİN DE, 21 YIL SONRA BİLE VARLIĞINI GÖSTERİYOR…

MESELE SADECE NURETTİN YILDIZ’IN ŞAHSI DEĞİL ARKADAŞ, SEN HÂLÂ ANLAMADIN MI?

DİN VE VİCDAN HÜRRİYETİNİN ZERRESİNİ BİLE SANA ÇOK GÖRÜYORLAR!

 

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, kadınların dövülmesine yönelik açıklaması nedeniyle Nurettin Yıldız hakkında soruşturma başlattı.

08.03.2018 13:10

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, kadınların dövülmesine yönelik açıklaması nedeniyle Nurettin Yıldız hakkında soruşturma başlattı. Başsavcı “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlamasında bulundu.

Ayrıntılar geliyor…

Odatv.com

*

header ad banner

Konu: kadını dövmek

 TOPLAM 2 FETVA

Kur’an’da ‘kadını dövün’ diye bir ayet var mıdır?

Nisa suresinin 34. ayetindeki ‘kadını dövün’ ifadesini nasıl açıklıyorsunuz?

‘Kadını dövün’ diyen bir ayet yoktur. Bu soruyu soruşunuzda sıkıntı var. Ayetin son cümlesidir o. Ayette ise, bütün makul çarelerin tükendiği noktada, dağılma ve facianın önlenmesine adına son çare olarak hafifçe vurmayı tercih edin mesajı vardır.

(https://www.fetvameclisi.com/fetva-kuranda-kadini-dovun-diye-bir-ayet-var-midir-78290.html)

KÜFÜR CEPHESİ, “EN İYİ SAVUNMA HÜCUMDUR” İLKESİYLE HAREKET EDİYOR..

SÖZDE DİNDAR GEÇİNEN BAZILARI DA (BUNLARIN KİMİ HAİN, KİMİ GAFİL VE CAHİL) ONLARA HİZMET EDİYOR..

nurettin yıldız ile ilgili görsel sonucu

 

Son günlerde Nurettin Yıldız vs. gibi isimler etrafında koparılan fırtınayı görüyorsunuz..

Kişisel olarak, Nurettin Yıldız vs. gibi isimlerin meşreplerinin, tarzlarının, çalışma biçimlerinin beni “sarmadığını” belirtmeliyim..

Bununla birlikte, ülkede bunca cinayet, tecavüz, hırsızlık, terör, hukuksuzluk ve yolsuzluk varken, mafya, uyuşturucu ticareti, fuhuş köleliği vs. almış başını yürümüşken, sanki Nurettin Yıldız’ın önemsiz konuşmaları birer büyük doğal afetmiş, yüzyılda bir rastlanabilecek türden felâketlermiş gibi kopartılan gürültü, hoşgörüyü hak etmiyor.

Birileri bir bardak suda fırtına koparıyorlar, Sabah gazetesinin komik olmaya çalışan fakat rezil olan cahil Salih Tuna‘sı gibi tipler de, onların amigoluğunu yapıyor.

En son, “yamalı bohça” meşrepli, her telden çalma heveslisi Meral Akşener de kafileye katılmış durumda.. Kambersiz düğün olmazmış..

Kimlere yaranma derdindeyse..

*

Nurettin Yıldız’ın hatası, ehem ile mühimmi ayıramıyor olması..

Milletin imanı gidiyor, müslüman olduklarını söyleyen insanlar Şeriat‘i benimsemediğini söyleyerek küfre düşüyor, İslâm âleminin umudu gibi reklamı yapılan Recep Tayyip Erdoğan Mısır ve Tunus gibi ülkelere gidip Şeriat yerine laiklik tavsiye ediyor, bizimki de sanki hiçbir mesele kalmamış gibi eften püften, kıldan tüyden şeyleri diline doluyor.

Asıl söylenmesi gerekenleri söylemiyor. (Belki de Alpaslan Kuytul gibilerin akıbetine uğramaktan korkuyor.)

Ve de, “Her makama göre (ayrı) söz vardır” (Li külli makâmin mâkâl) vecizesini hatırlamıyor.

İmdi, fıkıh ve fetva başka, azimet ve takvanın da ötesinde olan zühd ve vera başkadır. Sen tutup, daha itikadını bile düzeltememiş bir topluma veradan bahsedersen, işte böyle “saraka”ya alınırsın.

Salih Tuna gibi yamuk bir boş teneke bile sana ders vermeye kalkışır.

*

Evet, küfür cephesi, “En iyi savunma, hücumdur” taktiği çerçevesinde hareket ediyor.

Böylece onların ahlâksızlık, rezillik, adilik ve bayağılıkları yerine, Nurettin Yıldız gibilerin önemsiz (ve aslında zararsız) lafları tartışılıyor.

“Efendim, Nurettin Yıldız şöyle demişmiş, nasıl dermiş!”

Derse der..

Senin küfür, fücur, ahlâksızlık, adilik, şerefsizlik, iğrençlik ve şirretlik olan lafları söylemen, genelev bülteni gibi gazete, dergi vs. çıkarman, televizyon yayını yapman serbest de, onun kendisine göre birtakım değerlendirmeler yapması, nasihatlerde bulunması suç mu?!

Adam bunları sana, okulların ders kitaplarına konulan “gençliğe hitabe” gibi dayatıyor mu, böyle birşey mi var?!

Askerlik, memuriyet, milletvekilliği vs. yeminlerinde Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık sözü verilmesi kabilinden, sana kanunla Nurettin Yıldız’ın laflarını tasdik etme yükümlülüğü mü getiriliyor?

Beğenmiyorsan, yazılarını okumaz, videolarını izlemezsin, o kadar!

Yok, beyefendiler buna razı değiller.. Nurettin Yıldız gibiler hiç konuşmayacak, konuşurlarsa da, İslam’ı bunların izin verdikleri sınırlar içinde anlatacaklar..

Ama kendileri her küfür ve fısk sözünü söyleyecekler, her türlü ahlâksızlık ve rezilliğin reklamını yapacaklar, kimse onlara itiraz edemeyecek..

*

Şu FETÖ belası yüzünden tekrar cemaatler, İslamî gruplar, oluşumlar vs. hedef alınmış durumda..

Recep Tayyip Erdoğan’ın da üstün gayretleri (ve 4 Mayıs 2007 günü Dolmabahçe’de Büyükanıt‘ın şahsında laik Kemalistlere verdiği söz çerçevesinde mezara götürmeye ahdettiği “gizli gündem“i) sayesinde..

Adnan Oktar ve Haydar Baş gibilerle kimsenin bir sorunu yok. (Mesela Odatv.com, Atatürkçülük tartışmaları yaşandığında Haydar Baş’tan lojistik destek almıştı. Mustafa Armağan susturuldu, Haydar Baş “Durmak yok, yola devam” diyor. Alpaslan Kuytul içerde, Adnan Oktar kedicikleriyle şu anda kimbilir nerde ne yapıyor..)

*

Neden bu ülkede masonlar hakkında hiç takibat ve sorgulama olmaz?

Onlara neden “vatana ihanet” ayrıcalığı tanınır?

Şimdi bir 28 Şubat Davası var.. Dönemin anayasal hükümetinin düşürülmesi için içerideki masonlara yurtdışındaki merkezlerinden emir geldiği belgelerle sabit.. TBMM’nin zabıtlarında yer alıyor.

Ama, masonlardan kimsenin hesap sorduğunu görmüyoruz.

Ne darbecilik suçlaması yöneltiliyor, ne vatana ihanet..

Ne anayasal hükümeti devirme kararlarının hesabı soruluyor, ne dış güçlerle işbirliklerinin ve ajanlıklarının..

Adamların keyfi yerinde.. Ferih fahur faaliyetlerine devam ediyorlar.

Merhum Mehmed Zahid Kotku k.s., Tasavvufî Ahlâk kitabında, bu zamanın asıl münafıklarının masonlar olduğunu söyler ve onları maskeli kâfirler olarak nitelendirir. (Adnan Oktar, iki şeyi “tekeline aldı” ve “itibarsızlaştırdı“: Birincisi, masonlarla mücadeleyi, onlara karşı teyakkuzda olma hassasiyetini.. İkincisi de evrim ve ateizm karşıtlığını..)

Bu konudaki duyarlılık da, Mehmed Zahid Efendi’nin vefatıyla birlikte Süleymaniye Camii haziresine defnedilmiş gibi görünüyor. Ruhuna fatiha!..

*

Herkes kripto FETÖ’cülerden söz ediyor, fakat aramızdaki müslüman olduğunu söyleyip bizi aldatan “kripto” gâvurları hatırlayan yok..

Aynı şekilde, şu Sabetayistler ve dönmeler meselesi de pek fazla kimsenin umurunda değil. (Hakkını yemeyelim, Mehmet Şevket Eygi unutturmamaya çalışıyor.)

Türkiye’nin manzarası şu: İçlerinde samimi şekilde müslüman olanlar bulunsa da, yahudiliğini ve İslam düşmanlığını sürdüren bir “dönme” (yahudi, ermeni vs.) kitle, sanayi, ticaret, medya, eğitim, sanat ve kültür alanlarında kilit noktaları tutmuş durumdalar. Dış güçlerden destek alıyorlar, devlet kurumlarında da uzantıları ve etkileri var. Ve bu kitle, dönmeliklerini hiç gündeme getirmeksizin, bazen Atatürkçülük, bazen cumhuriyet, bazen Türkçülük ve milliyetçilik, bazen vatan, bazen devlet, bazen yerlilik ve millîlik kavramları altında, kendi İslam düşmanı plan ve programlarını benimsetiyorlar, ona “devletin bekasına hizmet” etiketini yapıştırıyorlar. Geniş imkânlara sahip bu kitle, aynı hedefe yürüme konusunda aralarında (yüksek sesle dile getirilmeyen) zımnî bir uzlaşma bulunsa da, parçalanmış gibi bir görüntü veriyor, dikkati çekmemeyi başarıyor, her kesime sızıyor, sağcı da solcu da olabiliyor, hatta muhafazakâr bile geçinebiliyorlar. Solcuyu da, Kemalist Türkçüyü de, “her devrin adamı”nı da rahatça manipüle ediyor, kullanıyorlar. İrtica gibi adlandırmalar tedavülden kalksa bile, onlar yüzünden ülkede Şeriat düşmanlığı ve İslam karşıtlığı bitmiyor. Başka şekillerde hortlatılıyor. Bütün bu yaygaraların harekete geçirici ve sürükleyici lokomotifi onlar; güdümlü “kuyruk” vagonlar ise, onların etkisi altına giren “yerli-milli” milliyetçiler, laikler, Kemalistler, dünyaperestler, zevkperestler…

Nurettin Yıldız gibi isimler üzerinden İslamî hassasiyete karşı başlatılan son Haçlı seferinin (daha doğrusu mason, sabetayist ve Kemalist seferinin) ardındaki acı gerçek bu..