ÇOK KAFA YORMUŞ AMA, ANLAMAMIŞ..

hayrettin karaman ile ilgili görsel sonucu

 

“Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını

bize karşı uydurman için

az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı.

(Yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi.”

(İsra, 17/73)

 

Hayrettin Karaman, Yeni Şafak‘taki “Diyanet, ictihad ve reform” başlıklı son yazısında şöyle diyor:

 

Bu konularda kafa yormuş bir kardeşiniz olarak şu hatırlatmayı yapmam gerekiyor:

“Nassın bulunduğu yerde ictihad yapılmaz” kuralı, “İctihad kıyastan ibarettir” diyen ve istihsana şiddetle karşı çıkan İmam Şâfiî’nin görüşüdür.

Başta Hanefîler olmak üzere birçok müçtehide göre nassın bulunduğu yerde de “delâlet-fehm: Nassın neyi ifade ettiği, neye delalet ettiği, nassın yorumu” ile “istihsan: Mesela maslahat, örf ve zaruret sebebiyle nassın farklı yorumu” ictihadları yapılır.

 

İlk cümleden başlayalım..

Kafa yeterli olmayınca, çok kafa yormuş olmak işe yaramaz.

İkinci paragrafa gelince..

Bu paragraf bir facia..

Çünkü bu paragraftaki ifadeden, istihsanın, nassı (anlamı açık ayeti ya da sahih hadîsi) hükümsüz bırakabileceği sonucu çıkıyor.

Üçüncü paragraf ise, örfü, yerleşik geleneği, nassın yerine oturtuyor.

İşin aslı ise şu: İmam-ı Azam‘ın yaptığı istihsan (sözlük anlamı “güzel bulma”), nassın kendisini değil, o nasstan hareketle yapılan kıyası/içtihadı (bazı durumlarda, her zaman da değil) bırakmak anlamına gelmektedir.

Yani nassın kendisine karşı istihsan yapılmaz. İstihsan, o nassın, hükmü açıkça belirtilmemiş yeni bir mesele için kıyas konusu yapılması (içtihat) durumunda varılan sonucun terk edilmesi, o kıyasa itibar edilmemesi, başka şer’î delillere itibar edilmesidir.

Yani Hayrettin Karaman’dan alıntıladığımız ikinci paragraf, neresinden baksanız bir saçmalıktan ibaret.

Mantıksızlığın ta kendisi.

Bir başka deyişle, Hayrettin Karaman’ın manasız laflarının aksine, istihsan usulünü (kıyasla birlikte) benimseyenler için de, “Nassın bulunduğu yerde ictihad yapılmaz” kuralı geçerlidir.

Hayrettin Karaman’ın saçmasapan lafı ise, nassın bulunduğu yerde istihsanla nassa aykırı yeni hüküm konulabileceği, nassın hükmünün iptal edilebileceği anlamına geliyor.

*

Gelelim üçüncü paragrafa..

“… nassın bulunduğu yerde de ‘delâlet-fehm …’ ile “istihsan …’ ictihadları yapılır” şeklindeki cümlenin kuruluş biçimi, nassın bulunduğu yerde, nassın delâletinden hareketle, o nassın açık hükmüne aykırı içtihatlar yapılabileceğinin kabul edildiğini gösteriyor.

Halbuki, bu tarz içtihat, nassın hükmünün ancak kapsamını genişletebilir, aslını iptal etmez ve ona aykırılık içermez.

Aynı şekilde istihsan da, söz konusu nassın hükmüne değil, o nasstan hareketle yapılmış kıyas çerçevesinde varılacak yeni bir hükme; farklı bir şer’î delilden hareketle varılan bir başka hükmü tercih etmektir.

Yani burada, kıyas şeklindeki içtihat bir tarafa bırakılarak, istihsan adıyla başka bir içtihat yapılması söz konusudur.

Yoksa, nassa karşı yapılan, onun yerini alan bir içtihat söz konusu değildir.

*

İstihsanın terim/ıstılah olarak tarifine gelince..

Hayrettin Karaman Mesela maslahat, örf ve zaruret sebebiyle nassın farklı yorumu” gibi muğlak, ne olduğu belirsiz bir tanım getiriyor.

Zekiyyüddin Şaban şöyle tarif ediyor:

 

“Müctehidin, bir meselede, kendi kanaatince o meselenin benzerlerinde verdiği hükümden vazgeçmesini gerektiren nass, icma, zaruret, gizli kıyas, örf veya maslahat gibi bir delile dayanarak, o hükmü bırakıp başka bir hüküm vermesidir”.

(İslâm Hukuk İlminin Esasları – Usûlü’l-Fıkh, çev. İ. Kafi Dönmez, 22. b., Ankara: TDV, 2015, s. 181.)

 

Görüldüğü gibi, Karaman, Şaban’ın tarifinden sadece zaruret, örf ve maslahatı alıyor, nass, icma ve gizli kıyası atıyor.

Bu işe kurnazca kafa yorduğu belli..

Evet, Zekiyyüddin Şaban’ın tarifi çerçevesinde istihsan; müçtehidin nassa değil, kendisine ait daha önceki bir içtihada aykırı hüküm vermesi anlamına gelmektedir.

Nitekim, Muhammed Ebu Zehra, “… Ebu Hanife’nin yaptığı istihsanlarda asla nassa ve kıyasa karşı geliş yoktur, belki istihsan onlara sarılmaktan ileri geliyor” diyor. (Ebû Hanîfe, çev. Osman Keskioğlu, 5. b., Ankara: DİB, 2005, s. 361.)

Ebu Zehra’nın istihsan tarifine gelince..

“Bence en güzel tarif Ebû Hasan Kerhî‘nin şu tarifidir” diyor:

 

“İstihsan, birinciden udulü (vazgeçmeyi) iktiza eden (gerektiren) daha kuvvetli bir vecihten dolayı bir meseleye verdiği hükmü benzerlerine vermekten müctehidin udul etmesidir.”

 

Görüldüğü gibi, bu tarifte de, müçtehidin istihsanı, kendi içtihadının gereğinden vazgeçmesi anlamına gelmektedir. Nasstan değil.

*

Son olarak Hayrettin Karaman’dan bir rica:

Hayrettin Bey, lütfen, bu konularda kafa yormaktan Allah rızası için vazgeç..

Udul et..

Kafanı dinle!..

İnan bana, senin için de, bu millet için de daha hayırlı olur..